DOĞAL AFETLER KONU ANLATIMI

DOĞAL AFETLER KONUSU AŞAĞIDADIR. DEVAMINA TIKLAYIN.

DEPREM

Doğal Afet Deprem Resmi Düzce Depremi
Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayı.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına \”Sismoloji\” denir.
Deprem türleri
Depremler oluş nedenlerine göre değişik türlerde olabilir. Depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yerkabuğunu oluşturan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle \”Tektonik\” depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar. Yeryüzünde olan depremlerin %90′ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler \”Volkanik\”depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar. Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin meydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Japonya ve İtalya’da oluşan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye’de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.
Bir başka tür depremler de \”Çöküntü\” depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşluklara tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.
Odağı deniz dibinde olan derin deniz depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara \”Tsunami\”(Japonca: limanda koca dalga) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya’da tsunami’den 1896 yılında 30.000 kişi ölmüştür.
Depremlerin ölçümü
Sismologlar depremi çıplak gözle ve doğrudan gözlemleyemediklerinden bazı sayısal verileri veya çeşitli ölçümleri esas alarak depremleri analiz ederler. Bu yüzden temel olarak birbirinden farklı ama eşit derecede önemli iki ölçüm sistemiyle depremleri analiz ederler: büyüklük ve şiddet. Bir depremin sahip olduğu enerji, büyüklük sistemiyle, herhangi bir noktadaki sarsıntı yoğunluğu ise şiddet sistemiyle ölçülür.
Depremlerin boyutu ve oluşum sıklığı
Dünyanın pek çok bölgesinde hergün küçük depremler olmaktadır,hatta ABD’deki Alaska ve California’da, Endonezya’da veya Japonya’da bir gün içinde birden çok sayıda deprem olmaktadır. Büyük depremler ise daha az görülmektedir. İngiltere yapılan hesaplamalar şu sonucu ortaya çıkarmıştır:
her yıl 3.7 veya daha büyük bir deprem 
her 10 ylda bir 4.7 veya daha büyük bir deprem 
her yüz yılda bir 5.6 veya daha büyük bir deprem 
Dünyadaki depremlerin %90′ı ve büyük depremlerin ise yaklaşık %80′i Pasifik Bölgesi’nde meydana gelmektedir.
Depremlerin etkileri
Camlar kırılabilir 
Binalar çökebilir 
Yangınlar çıkabilir 
Tsunamiler görülebilir 
Heyelanlar görülebilir 
Salgın hastalıklar görülebilir 
Temel gıda maddelerinin ve temel ihtiyaçların temininde zorluklar yaşanabilir
Tarihteki Büyük depremler
İstanbul – Küçük Kıyamet, 1509 Büyük İstanbul Depremi 
Lizbon Depremi (1755) 
İstanbul – 1766 Büyük İstanbul Depremi 
San Francisco Depremi (1906) – Büyüklüğü 7.7-8.3 arasında. Deprem ve sonrasında çıkan yangın büyük hasara sebep olmuştur. 
Erzincan Depremi (1938) 8.7 büyüklüğündeki depremde 40.000′e yakın insan ölmüştür. 
Büyük Meksika Depremi (1985). 8.1 büyüklüğünde. 
Ermenistan Depremi (1988) 
Erzincan Depremi (13 Mart 1992) 6.9 büyüklüğündeki depremde 3.500′e yakın insan ölmüştür.
İzmit Depremi (17 Ağustos 1999) Mw 7.4 büyüklüğündeki depremde 50.000′e yakın insan ölmüştür. 
Düzce Depremi (12 Kasım 1999) Mw 7.2 büyüklüğündeki depremde yaklaşık 2.000 kişi hayatını kaybetmiştir. 
Chi-Chi Depremi (1999) 
Bakü Depremi (2000) 
Gucerat Depremi (2001) 
Dudley Depremi (2002) 
Hint Okyanusu Depremi (2004) 9.1-9.3 büyüklüğünde kaydedilen en şiddetli depremlerden biri.Yarattığı tsunamilerle birlikte 229.000′in üzerinde insanın ölümüne sebep oldu. 
Sumatra Depremi (2005) 
Keşmir Depremi (2005) 80.000′e yakın insanın ölümüne sebep oldu. 
Cava Depremi (2006) 9.7 büyüklüğünde meydana gelmiştir. Yaklaşık 700.000 kişi ölmüştür.
 TUSUNAMİ

26 Aralık 2004′te Maldiv Adaları
Tsunami (okunuşu: “Sunami”. Japonca’da liman dalgası anlamına gelen tsunami sözcüğünden)okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, volkan patlaması ve bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyotlu deniz dalgasını temsil eder.
Japonya’da, 21000 kişinin hayatını kaybettiği Büyük Meiji Tsunamisi’nden sonra Japonlar’ın yaptığı yardım çağrılarıyla dünya dillerine kendiliğinden yerleşmiştir.
Tsunamiden sonra oluşan dalganın diğer deniz dalgalarından farkı, su zerreciklerinin sürüklenmesi sonucu hareket kazanmasıdır. Derin denizde varlığı hissedilmezken, sığ sulara geldiğinde dik yamaçlı kıyılarda ya da V tipi daralan körfez ve koylarda bazen 30 metreye kadar tırmanarak çok şiddetli akıntılar yaratabilen bu dalga; insanlar için deprem, tayfun, çığ, yangın ya da sel gibi bir doğal afet haline gelebilmektedir.

Tsunami (animasyon)
Tsunami ilk oluştuğunda tek bir dalgadır ancak kısa bir süre içerisinde üç ya da beş dalgaya dönüşerek çevreye yayılmaya başlar. Bu dalgaların birincisi ve sonuncusu çok zayıftır ancak diğer dalgalar etkilerini kıyılarda şiddetli biçimde hissettirebilecek bir enerjiyle ilerlerler. Bu nedenle depremlerden kısa bir süre sonra kıyılarda görülen yavaş ama anormal su düzeyi değişimi ilk dalganın geldiğini gösterir. Bu değişim, arkadan gelecek olan çok kuvvetli dalgaların ilk habercisi de olabilir.
Tsunamiden Korunmak İçin Neler Yapılabilir?
  • Deniz kıyısında yerleşim yeri seçerken; tsunami riskini de diğer doğal afetler(deprem, sel, tayfun vb.) gibi değerlendirmek alınabilecek ilk önlemdir.
  • Hemen yüksek yerlere doğru gidilmelidir.
  • Deniz yanında yalıyar biçiminde yüksek bir yamaç varsa hemen yüksek yerlere doğru gidin.
  • Tsunami’nin ilk dalgası geldikten sonra tehlikenin geçtiğini sanmayın bazen ikinci dalga ilk dalgadan daha büyük olabilir.
  • Tsunami’nin deniz kıyısına ilk gelişi su düzeyinin anormal biçimde (depremin büyüklüğüne, oluş şekline ve türüne ve deniz durumuna göre yaklaşık 10-15 dakika içerisinde) yükselmesi ya da çökmesiyle kendini belli eder. Tsunami’nin bu öncü zayıf ilk dalgası, arkasından gelecek olan iki ya da üç kuvvetli dalganın habercisidir. Bu durumda yapılacak tek şey; kıyıdan uzaklaşmaktır. Deniz içerisinde seyir halinde bulunanlar ise kıyıdan uzaklara, derin sulara giderek dalganın kendilerine ve deniz taşıtına vereceği zararı azaltabilir hatta önleyebilir. Deniz kıyısında olanlar içinse, denizden uzaklara ve yükseklere gitmek zorunludur……
  • Tsunami çok güçlü dalgalardır onu durdurma gücü yoktur sadece kaçılabilir
 SEL VE SU BASKINLARI
Son yıllarda meydana gelen sel ve su baskını olaylarından sonra ülkemiz doğal afetler konusunda büyük önlemler almıştır. Meydana gelen seller çok yüksek oranda can ve mal kaybına yol açmakta sosyal hayatı ve ülkenin ekonomik durumunu felç etmektedir.
Sel felaketi Türkiye de meydana gelen doğal afetlerde depremden sonra en fazla etki alanına sahip ve hayatı olumsuz etkileyen afettir. Son yirmi yılda Türkiye de 598 adet büyük hasar veren sel olayı meydana gelmiş toplam 522 kişi hayatını kaybetmiş 28708 adet mesken zarar görürken 6 milyon dekar alan etki altında kalmıştır.
Bir nehir/dere yatağındaki mevcut su miktarının, havzaya normalden fazla yağmur yağması veya havzada mevcut kar örtüsünün erimesinden dolayı hızla artması ve yatak çevresinde yaşayan canlılara, arazilere, mala, mülke zarar vermesi olayınaSEL denir.
Selden sonra suyun yatağından taşarak çevredeki geniş düzlük ve çukur alanlara ayılmasına SU BASKINI (TAŞKIN) denir Aslında sel, doğanın kendi mekanizması içinde kaldığı sürece, normal bir hidrometeorolojik olay olarak kabul edilmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle doğanın dengesinin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan olumsuzlukların da etkisiyle, bu olay zaman zaman bir afete dönüşebilmektedir.
Sel, akarsu yataklarında, vadi tabanlarında, yamaçlar boyunca düzensiz ve geçici sel yatakları içinde, kıyılarda ve şehirlerde görülmektedir.
 Dere yatağına yerleşim
Her akarsuyun beslenme koşullarına bağlı olarak, mevsim normallerine göre bir akım değeri (debisi) vardır. Ancak uzun süre devam eden sağanak yağışlar ve artan sıcaklığa bağlı olarak görülen hızlı kar ve buz erimeleri ve diğer bazı nedenlerle, bu akarsulara kısa sürede büyük miktarda su gelebilir. Akarsulara karışan bu sular, o akarsuyu besleyen dereden ani olarak gelen ve fazla miktarda taşıntı içeren su kütlelerinden kaynaklandığı gibi, yamaçlardan düzensiz ve hızlı bir biçimde akan yüzey suları ile göl ve deniz sularındaki yükselmelerden de kaynaklanabilir. Bunun sonucu olarak yataklar, fazla su taşıyamaz duruma gelir. Mevcut su kütlesi önce normal yatağın hemen yanında yer alan taşkın yatağı yada sel yatağı adı verilen yerlere, daha sonra da yakın çevredeki alanlara yayılabilir.
Genel olarak çeşitli nedenlerle su kütlesi ve hızı artan bir akarsuyun, çevresindeki şehir, kasaba ve yerleşim yerlerine, altyapı ve endüstri tesislerine, tarım ve turizm alanlarına zarar vererek, sosyal ve ekonomik yönden sorunların yaşanmasına neden olabilir.
Yamaçların yukarı kesimlerinde yüzeysel olarak akan büyük su kütlesi genellikle daha aşağı seviyede kendisine bir yatak açarak yüzeysel akıştan, çizgisel akışa geçmektedir. Açılan bu yataklara sel yatağı ya da sel yarıntısı denir. Bu sel yarıntıları içinde akan sular daha sonra normal yatağı içinde akan ve zaten su kütlesi artmış olan akarsularla birleşir. Bunlar bir bakıma, ana sel ağının kollarıdır ve şiddetli yağışlarla oluşan sellerin de en büyük kaynağıdır. Sel yarıntıları, hem yamaçlarda hem de daha düz alanlarda açılabildiğinden, buralardan hızla akan su, bol miktarda yüzey malzemeleri (toprak, bitki, kaya parçaları vb.) taşıdığından, sel suları daima bulanık ve çamur rengi görünümündedir.
SEL VE SU BASKINLARININ TÜRKİYE’DEKİ DURUMU
Türkiye’de çok sık görülen doğal tehlikelerin başında, sel olayları gelmektedir. Önemli can ve mal kaybına neden olan ve değişik nedenlerle oluşan sel, ülkemizin hızla değişen ve gelişen
sosyal ve ekonomik yapısı içinde daha da etkili olmakta, büyük ekonomik kayıpların ve acıların yaşandığı afete dönüşmektedir.
Ülkemizde görülen doğal afetler içinde sel, depremden sonra en büyük can ve mal kayıplarının görüldüğü doğa olayıdır. Her yıl bu afetten kaynaklanan ekonomik kaybın ortalama 160 trilyon Türk Lirası olduğu hesap edilmiştir.
Sel taşkınını önleme ve kaza zararlarından korunma çalışmaları sonucu, son yıllarda sellerin sayısındaki artmaya rağmen can kayıplarında belirli bir azalma olmuştur. Ancak bu iyimser tabloyu ekonomik yönden çizmek zordur.
Çünkü Sel/Taşkın riski olan alanlardaki ekonomik etkinlikler zamanla artmıştır. Bu nedenle daha küçük boyuttaki bir sel olayında bile oluşan ergonomik kayıplar, daha nice yaşanan ve daha büyük boyuttaki bir sel olayındakinden, daha fazla olmaktadır.
Türkiye’nin sel olayına karşı duyarlılığını doğal etkenlerin (iklim, bitki örtüsü, topografya vb.) yanında, insanların çeşitli ekonomik ve sosyal etkinlikleri de belirlemektedir. Çeşitli sektörlerdeki ekonomik faaliyetlerin yoğun olarak devam ettiği ülkemizde hızlı nüfus artışı, sağlıksız kentleşmeyi de beraberinde getirmektedir. Bu durum sele duyarlı alanlarda ve özellikle de akarsu havzalarında nüfus ve sanayi yoğunluğunu arttırmaktadır. Bu yerleşim alanlarında yeni yollar açılmakta, kurulan işletmeler ile arazi yapısı değişmekte, ormanlar ve meralar tahrip edilmektedir, dolayısıyla havzadaki jeomorfolojik ve hidrolojik denge bozulduğundan can ve 
özellikle de mal kaybına neden olan Sel/Taşkın afetleri daha sık görülmektedir.
EROZYON
Erozyonun Sonucu
Sel suları ve rüzgârlar tarafından aşındırılarak taşınan toprakların barajlara, göllere ve denizlere biriktirilmesine erozyon denir.
Yurdumuz yarı kurak bir iklime sahip olduğu için önemli bir kısmı bitki örtüsünden yoksundur.
Aynı zamanda yurdumuz çok engebeli bir araziye sahiptir.
Bunlardan dolayı ülkemizde çok şiddetli erozyon meydana gelmektedir. Sağanak yağışlar, orman ve otlakların tahribi ile arazilerin yanlış kullanımı da erozyonu artıran faktörlerdendir.
Erozyon sonucunda toprağın en verimli olan kısmı taşındığı için tarım alanlarında azalma meydana gelir. Taşınan toprağın bir kısmı baraj göllerine dolarak barajların kullanım sürelerinin kısalmasına neden olur.
Toprak erozyonu ülkemiz için çok önemli bir sorundur. Çünkü tahrip edilen toprakta bitkiler yetişmeyecektir. Bu yüzden topraklarımızda tarım yapmak zorlaşacaktır. Bu durumda ülkeler açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler.
Erozyonla mücadele için özel bir kuruluş olan TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) kurulmuştur. TEMA erozyon konusunda eğitici çalışmalar yaparak, erozyonu önlemek için faaliyetlerde bulunur.
Erozyonu önlemek için;
· Orman alanları korunmalı
· Boş araziler ağaçlandırılmalı
· Meralar korunmalı
· Eğimli yamaçlar teraslanmalı
· Tarlalardaki anız örtüsü yakılmamalıdır.
Kısacası erozyonu önlemek için bitki örtüsü korunmalıdır.

TOPRAK KAYMASI(HEYELAN)


Toprak Kayması Sonucu
Yamaçlarda bulunan toprağın, kütle halinde kayarak aşağı doğru inmesi olayına toprak kayması denir. Toprak kaymasına heyelân da denir. Bazen toprakla birlikte altındaki kayanın bir bölümü de yer değiştirir.

Toprak kaymasının nedenleri;

· Yer şekillerinin fazla eğimli olması
· Yağışlar ve eriyen kar sularının toprağı kaygan hale getirmesi
· Özellikle killi toprakların yağış sularını emerek kayganlaşması
· İnsanların yol yapımı ve inşaat çalışması gibi faaliyetleri de toprak kaymasına neden olabilir.
Ülkemizde görülen heyelânların mevsimlere dağılış oranları
Ülkemizde toprak kaymaları en fazla ilkbahar mevsiminde görülmektedir. Bunun en önemli nedeni kar erimeleridir. Toprak kayması en fazla Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelmektedir. Özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde heyelânlar çok fazla olmaktadır.
Toprak kayması sonucunda göller de oluşur. Vadi boyunca akan bir akarsuyun önü toprak kayması ile kapanarak göller oluşabilir. Trabzon’daki Sera ve Erzurum’daki Tortum gölleri buna örnek olarak verilebilir.
ÇIĞ
Çığ Düşmesi
Çığ, büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesidir. Yüksek dağlık alanlardaki dik yamaçlarda bulunan karların değişik seslerle harekete geçmesi sonucu oluşur. Çığ, ülkemizde en fazla Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür. Bunun nedeni kar yağışlarının fazla olmasıdır.



YANGINLAR

Yangınların bir kısmı yerleşim yerlerinde meydana gelir. Bunlara insanlar neden olmaktadır. Fakat özellikle orman yangınları büyük doğal afetler arasında gösterilebilir. Orman yangınları en fazla yaz ve sonbahar mevsimlerinde görülür. Orman yangınları doğal çevreye zarar verdiği gibi ülke ekonomisine de büyük zarar verir. Orman yangınları; erozyon, sel, heyelân ve kuraklığa neden olur. Orman yangınlarına karşı alınacak önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz;
· Ormanlarda yapılan pikniklerde ateş yakılmamalı, sigara izmariti atılmamalıdır.
· Orman içinde yollar açılmalıdır.
· Orman içinde haberleşme ve yangın söndürme sistemi kurulmalıdır.

Şiddetli Rüzgar ve Fırtınadan Korunma

Son meteorolojik durumla ilgili güncel bilgiye sahip olun
Fırtına uyarılarını radyo ve TV dan takip edin. Meteoroloji’den telefonla bilgi alın.
Fırtınadan önce
“Hazırlıklı olun”
  • Fırtına uyarılarını radyo ve TV dan takip edin.Meteoroloji’den telefonla bilgi alın.
  • Merdiven, bahçe mobilyası gibi serbest nesneleri ya da pencere ve camları kırıp içeri girebilecek her şeyi emniyete alın.
  • Kapı ve pencereleri, özellikle evin rüzgar alan tarafında olanları, garaj kapısı gibi büyük kapıları kapatın ve emniyetli bir şekilde bağlayın.
  • Araçları, varsa garaja park edin, yoksa onları bina, ağaç, duvar ve çitlerden uzakta tutun.
  • Çatı katı /tavan arası kapılarını ya da kapaklarını kapatın ve sürgüyle emniyete alın.
  • Eğer pencerelerde panjur / kepenk varsa bunların kapatılıp bağlandığından emin olun.
  • Eğer bacalar uzun ve kötü durumdaysa mümkün olduğunca sağlamlaştırın.
  • Afet ilk yardım çantasını yanınıza alın.
Fırtına sırasında
“Güvende olun”
  • Mümkün olduğunca içerde kalın.
  • Dışarı çıkarsanız, bina ve ağaçlara yakın yerlerde yürümeyin ve onlara sığınmayın.
  • Duvar ve çitlerin korunaklı tarafından uzak durun, korunaklı tarafa yıkılacağını unutmayın.
  • Fırtına devam ederken hasarı onarmak için dışarı çıkmayın.
  • Evinize girerken ve çıkarken kapıları arkanızdan kapatın ve güvenli yolu tercih edin.
  • İçerdeki kapıları yalnızca ihtiyacınız olduğunda açın ve arkanızdan kapatın.
  • Fırtınaya maruz kalan yollarda araba kullanıyorsanız (köprüler ve viyadükler) dikkatli olun mümkünse yolculuğunuzu erteleyin ya da alternatif yollar bulun.
  • Eğer yüksek bir aracınız varsa ya da yüksek bir aracı çekiyorsanız daha da dikkatli olun, yavaşlayın ve yandan esen rüzgara dikkat edin.
  • Gerçekten gerekli olmadığı sürece yolculuk yapmayın.
Fırtınadan sonra
“Tedbiri elden bırakmayın”
  • Yere düşmüş ya da hala sallanmakta olan elektrik / telefon kablolarına dokunmayın.
  • Duvar, bina ve ağaçlara yakın yürümeyin, fırtınanın zayıflatmış olabileceğini unutmayın.
  • Savunmasız komşu ve yakınlarınızın güvende olduğundan emin olun ve tamirat için gerekli düzenlemeleri yapmalarına yardım edin.