10. SINIF 5. ÜNİTE 1453-1520 YILLARI ARASI OSMANLI SİYASİ FAALİYETLERİ

5.ÜNİTE / 10. SINIF
1453-1520 YILLARI ARASI OSMANLI SİYASİ FAALİYETLERİ 

Fatih Sultan Mehmed (II.Mehmed) (1451 – 1481) kronoloji

1453 İstanbul’un fethi
1454 Sırbistan’ın alınması
1459 Amasra’nın alınması
1460 Mora’nın alınması
1461 Sinop ve Trabzon’un alınması
1462 Eflak’ın alınması
1463- 1479 Venedik ile mücadele
1473 Otlukbeli savaşı (Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan)
1474 Karakoyunlu Beyliği’ne son verildi.
1475 Kırım’ın fethi ( Karadeniz Türk gölü)
1476 Boğdan’ın alınması
1479 Arnavutluk’un alınması
1480 İtalya seferi 


II. Bayezid (1481 – 1512) kronoloji


1481- 1495 Cem Sultan Olayı
1492 İspanya’daki Yahudilerin Osmanlı ülkesine getirilmesi
1511 Şahkulu İsyanı

Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520) kronoloji

1514 Çaldıran Muharebesi 
(Safevi hükümdarı Şah İsmail)

1515 Turnadağ Muharebesi  (Dulkadiroğulları )
Anadolu’da  Türk birliği sağlandı

1516 Mercidabık Muharebesi (Memlukler)

1517 Ridaniye Muharebesi  (Memlukler) Halifelik Osmanlıya geçti

İSTANBUL’UN FETHİ’NİN SEBEPLERİ

Osmanlı’nın Anadolu’dan Rumeli’ye ya da 
Rumeli’den Anadolu’ya rahatça kuvvet geçirebilmek istemesi.
Osmanlı’nın deniz ticaretini geliştirmek ve boğazlara hâkim olmak istemesi.
Osmanlı’nın kuzey ve doğu Avrupa’dan gelen ticaret yolları ile Karadeniz-Akdeniz arasındaki su yollarının denetimini ele geçirmek istemesi.
Osmanlı’nın Katolik ve Ortodoks kilisesini birbirinden ayırarak Hristiyan âleminin birleşmesini önlemek istemesi.
Bizans İmparatorluğu, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü bozması.
Bizans'ın Hristiyan Batı âlemini Haçlı Seferleri için tahrik etmesi.
Bizans’ın saltanat iddiasında bulunan Osmanlı şehzadelerini koruyup destekleyerek devleti devamlı bir iç savaş tehdidi altında tutması
Hz. Muhammed’in İstanbul’un fethiyle ilgili hadisi.

İSTANBUL’UN FETHİ İÇİN YAPILAN HAZIRLIKLAR

1451’de tahta çıkan II. Mehmet, ilk olarak 
Karamanoğulları ile anlaştı ve Anadolu’da güvenliği sağladı.
Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli Hisarı’nı (Boğazkesen) yaptırdı. 
Şahi adı verilen büyük toplar döktürdü.
 Balkanlardan gelebilecek yardımlara karşı gerekli önlemleri aldı. 

BİZANS’IN ALDIĞI ÖNLEMLER

Osmanlı Devleti’nin faaliyetlerine karşılık Bizans, Haliç’in girişini kalın zincirlerle kapattırdı. 
Surları güçlendirdi. 
Papa ve Macarlardan yardım istedi.
Gregois (Rum Ateşi) olarak isimlendirilen silahlar imal etmişlerdir.


İSTANBUL’UN FETHİ 29 MAYIS 1453

Osmanlı ordusu 6 Nisan 1453’te İstanbul’u kuşattı. 
20 Nisan’da denizlerde mücadele başladı. 
Ancak, Haliç’in ağzının büyük zincirlerle kapatılmış olması nedeniyle Osmanlı donanması Haliç’e giremedi. 
Bizans’a yardıma gelen Venedik, Papalık ve Ceneviz gemileri Osmanlı donanmasını yararak Haliç’e girdi.
II. Mehmet gemileri yağlı kızaklar üzerinde, karadan (Kasımpaşa sırtlarından) Haliç’e indirtti.
Karadan ve denizden saldırıya geçen Osmanlı kuvvetleri, 54 gün sonra 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’u fethetti.

İSTANBUL’UN FETHİ’NİN TÜRK TARİHİ AÇISINDAN SONUÇLARI

Rum Ortodoks Patrikhanesinin devamına 
izin vererek yönetimi altına aldığı Ortodokslara din ve vicdan hürriyeti tanıdı.
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti oldu. 
Asya ve Avrupa kıtalarını; Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlayan yolların denetimi Osmanlılara geçti.
Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli arasındaki toprak bütünlüğü sağlandı. 
II. Mehmet’e “Fatih” unvanı verildi.

İSTANBUL’UN FETHİ’NİN DÜNYA TARİHİ AÇISINDAN SONUÇLARI

Bizans İmparatorluğu yıkıldı.
İpek Yolu’nun büyük bir bölümünün Osmanlı Devleti’nin eline geçmesi Avrupalıları yeni yolların arayışına yöneltti.  Bu olay coğrafi keşiflerin nedenlerinden birini oluşturdu. 
Yine büyük toplarla en güçlü surların bile yıkılabileceği görüldü. Bu durum da Avrupa’daki derebeyliklerin yıkılmasına zemin hazırladı. 
Fetihten sonra İtalya’ya giden bazı bilim insanları orada eski Yunan ve Roma eserlerini inceleyerek Rönesans’ın başlamasına katkıda bulundular. 
İstanbul’un fethi aynı zamanda Orta Çağ’ın sonu, Yeni Çağ’ın başlangıcı oldu.

FETİH SONRASI İSTANBUL

İstanbul kısa sürede imar edilerek âdeta devletin simgesi hâline geldi. 
Osmanlı Devleti İstanbul’a, İslambol ve Dersaadet (saadet kapısı) gibi adlar verdi. 
Bir süre sonra padişahlarının oturdukları ve devlet işlerini yürüttükleri Topkapı Sarayı inşa edildi.
Kapalıçarşı’nın çekirdeği olan Büyük Bedesten’in inşasına başlandı. ,
Fatih yaptırdığı caminin etrafında Sahn-ı Seman Medresesi’ni, çocuklar için bir mektep (dârü’t-tâlim) ve bir hastane inşa ettirdi. 
Anadolu’dan gelen Türkmenlerin iskânı ile İstanbul Türkleştirildi. 
Yerli Hristiyan halkın İstanbul’da kalması sağlanarak İstanbul, önemli bir dünya şehri hâline getirildi.

İSLAM DÜNYASI LİDERLİĞİNE

Yavuz Sultan Selim padişah olduğunda Anadolu’da Safevilerin Şiilik propagandaları sürüyordu. 
Diğer yandan Osmanlıların her geçen gün büyümesi Memlûklu Devleti’ni rahatsız ediyordu. 
Maraş çevresinde hüküm süren Dulkadiroğulları ise Osmanlı Devleti aleyhine Memlûklularla iş birliği hâlinde idi.
Yavuz Sultan Selim’in siyasi politikası, Türk İslam dünyasını tek çatı altında toplamak ve Safevilerin Anadolu’ya hâkim olmak için uygulamaya koyduğu Şii propagandasını önlemekti. 

OSMANLI-SAFEVİ İLİŞKİLERİ VE ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)

Osmanlı Devleti’nin doğu sınırında bulunan Safevi Devleti, kendine rakip olarak gördüğü Osmanlı Devleti’ni Şiilik propagandası yolu ile ele geçirmek istiyordu. 
Bu amaçla Safevi Hükümdarı Şah İsmail, II. Bayezid Dönemi’nde Tokat, Amasya ve Çorum civarında Şahkulu İsyanı’nı çıkarttı (1511). 
İlk başlarda başarılı olan ayaklanma, daha sonra Osmanlı Devleti tarafından etkisiz hâle getirildi.
1512’de tahta oturan Yavuz Sultan Selim Anadolu’daki Şii propagandalarının önüne geçmek için ilk olarak Safeviler üzerine yürümeye karar verdi.

ÇALDIRAN SAVAŞI (1514)

İki ordu Van Gölü’nün kuzeydoğusundaki Çaldıran Ovası’nda karşı karşıya geldi (1514). Safevi ordusu bozguna uğradı. 
Savaş sonucunda Tebriz, Musul, Kerkük ve Erbil Osmanlı topraklarına katıldı. 
Tebriz, Halep ve Bursa İpek Yolu’nun da hâkimiyeti Osmanlılara geçti. 
Anadolu’daki Safevi tehlikesi kırıldı.

1515 Turnadağ Savaşı

Yavuz Sultan Selim, Çaldıran’dan dönerken Sinan Paşa komutasındaki bir orduyu Dulkadiroğulları Beyliği üzerine yolladı. 
1515 Turnadağ Savaşı’nda Dulkadiroğulları yenilgiye uğratılarak Osmanlı hâkimiyeti altına alındı. 
Bu durum Osmanlı-Memlûklu ilişkilerinin iyice gerilmesine neden oldu.


OSMANLI-MEMLÛKLU İLİŞKİLERİ
Osmanlı Devleti’nin Memlûklular üzerine sefer düzenlemesinde;
Fatih Dönemi’nde tamir ettirilmek istenen Hicaz su yollarına Memlûkluların izin vermemesi,
Baharat Yolu’nun denetimini ele geçirerek ekonomik yönden güçlenmek,
Türk İslam dünyasının tek lideri olmak,
Halifelik makamının ve kutsal yerlerin denetimini Memlûklulardan almak gibi sebepler etkili olmuştur.

Mercidabık Savaşı (1516)

Yavuz Sultan Selim ile Memlûklu Sultanı Kansu Gavri Halep ile Kilis arasındaki Mercidabık Ovası’nda karşılaştı (1516). 
Savaşı Osmanlı Devleti kazandı. 
Memlûklu Hükümdarı Kansu Gavri savaş alanında öldü. 
Mercidabık Savaşı sonunda Halep ve Şam ele geçirilerek Suriye Osmanlı topraklarına katıldı.

Ridaniye Savaşı (1517): 

Kışı Şam’da geçiren Yavuz, Mısır seferi için hazırlıklara başladı. 
1517 baharında Sina Çölü’nü geçerek Kahire yakınlarında Mısır ordusu ile yaptığı Ridaniye Savaşı’nı kazandı.
Böylece Memlûklu Devleti’ne son verildi

Mısır Seferi’nin sonuçları

Memlûklu Devleti yıkıldı;
Suriye, Filistin, Lübnan, Mısır ve Hicaz bölgeleri Osmanlı Devleti’ne katıldı.
Doğu Akdeniz’den geçen Baharat Yolu Osmanlı Devleti’nin denetimine girdi.
Halifelik Osmanlılara geçti ve Osmanlı Devleti İslam dünyasının lideri oldu.
Venedikliler, Kıbrıs Adası için Memlûklara ödedikleri vergiyi bundan sonra Osmanlı Devleti’ne ödemeye başladı.

Mısır Seferi sonucunda İstanbul’a dönen Yavuz Sultan Selim bir süre sonra rahatsızlandı.22 Eylül 1520’de, şirpençe denen bir çıban yüzünden henüz elli yaşında iken vefat etti. 
Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim’i, sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirirler.

Kanunî Sultan Süleyman (1520 – 1566) Kronoloji

1521 Belgrad’ın Fethi
1522 Rodos’un Fethi
1526 Mohaç Muharebesi  (Macaristan yenilgiye uğradı)
1526 Babür İmparatorluğu’nun kurulması
1529 Barbaros Hayrettin’in Cezayir’e hâkim olması
1529 I. Viyana Kuşatması
1533 İstanbul Antlaşması  (Avusturya imparatoru Osmanlı sadrazamına denk)
1533 Cezayir’in alınması
1534 Irakeyn Muharebesi  (Bağdat Safeviler’den alındı)
1535 Fransa’ya kapitülasyon verilmesi  (İlk kapitülasyon)
1538 Preveze Deniz Savaşı  (Akdeniz Türk gölü oldu)
1538-1553 Hint Deniz Seferleri
1551 Trablusgarp’ın Fethi
1548 Tebriz’in alınması
1553 Nahçıvan’ın alınması
1555 Amasya Antlaşması  (İlk Osmanlı Safevi Antlaşması)
1555 Sudan’ın Kızıldeniz sahilinde Sevâkin Adası merkezli Habeş Eyaleti'nin kurulması
1555 Augsburg Barışı  (Lutherciliğin varlığını kabul eden ilk kalıcı yasal düzenleme)
1560 Cerbe Deniz Savaşı
1566 Zigetvar Seferi ( Kanuni’nin ölümü)



II. Selim (1566 – 1574) Kronoloji

1566 Sakız Adası’nın alınması
1568 Yemen’in alınması
1571 Kıbrıs’ın Fethi  (Venedik’ten alındı)
1571 İnebahtı Deniz Savaşı (Haçlılar Osmanlı donanmasını yaktı)
1574 Tunus’un Fethi

III. Murad (1574 – 1595) Kronoloji

1578 Fas’ta Osmanlı hâkimiyetinin kurulması
1590 Ferhat Paşa Antlaşması (Safevilerle imzalandı. Doğuda en geniş sınırlara ulaşıldı)

Reform Hareketleri

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN 1520- 1566


Osmanlıların “Kanuni”, Avrupalıların ise “Muhteşem” sıfatını verdikleri I. Süleyman, 46 yıl padişahlık yapmıştır. Osmanlı’da en uzun sure padişahlık yapan kişlidir.
Kanuni, mevcut kanunlara riayet etmiş, adaletten hiç taviz vermemiş, uygulamaya koyduğu kanunlarda hak ve hukuku gözetmiştir. Tüm bunlar kendisine “Kanuni” unvanını kazandırdı.
Yavuz Sultan Selim hükümdarlığında en zengin dönemini yaşayan Osmanlı hazinesi, Kanuni Dönemi’nde uzun süren seferler yüzünden ilk kez açık verdi.
Not : Günümüzde Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü kanun yapıcıların portrelerinin yer aldığı ABD Kongre Binasında portresi bulunmaktadır. 






XVI. YÜZYILDA OSMANLI-HABSBURG MÜCADELESİ VE SONUÇLARI

Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra yerine, tahtın tek varisi olan I. Süleyman (Kanuni) geçti (1520). Kanuni Avrupa siyasetinde etkin olmak istiyordu. 
XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Doğu ve Orta Avrupa’daki en büyük rakibi Avusturya oldu.
Avusturya Kralı Ferdinand, Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in aynı zamanda kardeşi idi. Bu durumdan cesaret alarak Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da ilerlemesine karşı çıkıyordu. 

Kanuni, ilk olarak Orta Avrupa’nın giriş kapısı niteliğinde olan Belgrad’ı 1521 yılında fethederek önemli bir üs merkezi edindi ve Macaristan ile sınır oldu.

1526’da Mohaç Meydan Savaşı 

Osmanlı Devleti 1526’da Mohaç Meydan Savaşı’nı  kazanması sonucu Macar Kralı II.Layoş öldürüldü ve Macaristan da Osmanlı hâkimiyetine girdi.

Bu durum Osmanlı-Avusturya savaşlarının başlamasına neden oldu. 

Çünkü Macaristan Kralı II. Layoş ile Avusturya Kralı Ferdinand’ın akrabalık bağları vardı.
Osmanlı Devleti, Macaristan’ı doğrudan Osmanlı topraklarına katmadı. 
Macar yerli halkından biri olan Jan Zapolya’yı, Macar kralı olarak atadı. Ancak Ferdinand bu duruma karşı çıktığı gibi, yeni Macar Kralını da tahttan indirdi. 

Bu durum Osmanlı-Avusturya savaşlarının başlamasına neden oldu.

1533 İstanbul Antlaşması 

Osmanlı Devleti, 1529’da Viyana’yı kuşatsa da bir sonuç elde edemedi. 
Bu olaydan sonra Ferdinand yeniden Macar topraklarına saldırdı. 
Bu durum karşısında Osmanlı Devleti, Almanya seferini başlatarak hem Ferdinand’a hem de Şarlken’e iyi bir ders vermek istedi. 
Ancak Osmanlı Devleti’nin karşısına hiçbir güç çıkmaya cesaret edemedi. 
Avusturya ile Osmanlı arasında 1533 yılında İstanbul Antlaşması yapıldı.
Antlaşma’ya göre:
Avusturya arşidükü, protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk sayılacaktır
Ferdinand, Macaristan üzerinde hak iddia etmeyecek ve elinde bulundurduğu Macar toprakları için Osmanlı Devleti’ne vergi ödeyecektir.
1541 yılında Kanuni, Macaristan’ı doğrudan Osmanlı topraklarına kattı.


DOĞUDA HÂKİMİYET KURULMASI 
1555 Amasya Antlaşması


Safevi Hükümdarı Şah İsmail vefatından sonra  yerine geçen oğlu Şah Tahmasb da Şii propagandaları yaparak Anadolu’da karışıklık çıkarmaya çalıştı. 
Osmanlı Devleti aleyhine Venedik ve Avusturya ile anlaşma yaptı.
Bu gelişmeler üzerine Kanuni 1534, 1548 ve 1553’te İran üzerine üç sefer düzenledi.
1555’te iki ülke arasında “Amasya Antlaşması” yapıldı. Antlaşmaya göre;
Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilk resmî antlaşmadır.

Tebriz, Erivan, Bağdat, Irak ve Doğu Anadolu Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. 

XV ve XVI. YÜZYILLARDA OSMANLI EKONOMİK POLİTİKALARI

Akdeniz ve Karadeniz arasında bağlantının kurulması, İpek ve Baharat Yolları’nın büyük ölçüde denetim altına alınması, Osmanlı ticari faaliyetlerine ivme kazandırdı. 
Fatih Sultan Mehmet, Venediklilerle uzun vadeli ticaret yapmak amacıyla kendilerine, İstanbul’da balyos (elçi) bulundurma hakkı verdi ve birtakım gümrük kolaylıkları sağladı.
İstanbul, doğu ve batı tüccarlarının bir araya geldiği uluslararası bir pazar niteliğindeydi. Bursa, Kahire, Edirne ve Selanik önemli ticaret merkezleriydi. 
Doğu ülkelerinden Avrupa’ya giden malların bir kısmı İskenderun ve Suriye limanlarından sevk edilmeye başlandı. 

Bu nedenle Akdeniz’deki gemi ticareti oldukça önem kazandı.

Osmanlı-Fransız İlişkileri ve Kapitülasyonlar

Kanuni Sultan Süleyman Avrupa’da oluşan ittifakları parçalamak, 
Şarlken’e karşı bir denge unsuru oluşturmak amacıyla Fransa’ya destek verdi. 
Öte yandan Hint deniz ticaret yolunun bulunmasıyla canlılığını kaybeden Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak isteyen Kanuni, Fransa’ya bazı ticari ve hukuki ayrıcalıklar vererek onlarla stratejik ortaklık kurmayı planladı (1535). 
Türk tüccarlarını da aynı haklardan yararlandırdı.
Osmanlı Devleti’nin “İmtiyaz-ı Mahsusa”, Fransızların “kapitülasyon” dedikleri ayrıcalıklara göre;
Fransa, Akdeniz’de düşük gümrük vergisi ödeyerek serbestçe ticaret yapabilecektir.
Fransızlara ait ticari ve hukuki davalara İstanbul’a gönderilen bir yargıç bakacaktır.
Antlaşma her iki hükümdarın hayatta kaldığı sürece geçerli olacaktır.


Osmanlı- Habsburg İmparatorluğu İlişkileri: 

Akrabalık ilişkileri sonucu kurulan Habsburg İmparatorluğu (Macar, Avusturya ve Alman krallığı) XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en büyük rakibi oldu. 
Kanuni Sultan Süleyman ilk olarak 1521’de Belgrad’ı ele geçirdi.
Kanuni daha sonra Habsburg İmparatorluğu ile mücadele hâlinde olan Fransa’ya destek verdi. 
Böylece Fransa’yı yanına çekerek Avrupa Hristiyan birliğini zayıflatmak istedi.
Fransa ile Habsburg İmparatorluğu arasında yapılan savaşta, Fransa Kralı I. Fransuva, Alman İmparatoru Şarlken’e esir düştü. 
I. Fransuva’nın annesi Kanuni’den yardım istedi. 
Kanuni gerek Fransa kralını esaretten kurtarmak ve 
Almanya’nın en büyük müttefiklerinden olan Macarları saf dışı bırakmak amacıyla Macaristan üzerine yürüdü. 
1526 yılında gerçekleşen Mohaç Savaşı sonrasında Macar Kralı öldürüldü. 
Macaristan, Osmanlı Devleti denetimine girdiği gibi, Almanya da I. Fransuva’yı serbest bırakmak zorunda kaldı. 
Macaristan’ın Osmanlı Devleti denetimine girmesi Habsburg İmparatorluğu’nun diğer bir üyesi olan Avusturya ile uzun yıllar sürecek olan savaşlara neden oldu.
Osmanlı Devleti, Habsburg İmparatorluğu’na karşı Almanya’da patlak veren mezhep savaşlarında Protestanlara da destek vererek Avrupa’daki mezhep savaşlarını körükledi.
Böylece Habsburg İmparatorluğu’nu siyasi ve askerî yönler dışında dinî yönden de zayıflatmak istedi.




Osmanlı-İspanya İlişkileri: 

XVI. yüzyılın başlarında İspanya Krallığı, gerek Katolikliğin savunucusu olarak gerekse dünya imparatorluğu kurma arzusuyla Akdeniz’de faaliyetlere başladı.
Ancak Osmanlı Devleti’nin hem karada hem de denizde batıya doğru ilerleyişi, kısa sürede iki devleti karşı karşıya getirdi.
Osmanlı Devleti, bu mücadelede İspanya’yı yalnız bırakmak amacıyla Fransa, Venedik ve Cenevizlere birtakım ticari ayrıcalıklar verdi. 
XVI. Yüzyılda genelde Akdeniz’de gerçekleşen rekabet Osmanlı Devleti lehine sonuçlandı.

Osmanlı-Portekiz İlişkileri: 

XV ve XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, Portekizlilerle hem Akdeniz’de hem de Atlas ve Hint okyanuslarında büyük bir rekabete girişti. 
Osmanlı Devleti, Akdeniz’de güçlü bir donanma kurarak Portekizlilerle kıyasıya bir mücadeleye başladı. 
Diğer yandan Hint ve Atlas okyanuslarında Portekiz hâkimiyetini kırmak için Hint Deniz Seferlerini başlattı. 
Osmanlı Devleti her ne kadar okyanuslarda Portekiz hâkimiyetini kıramadıysa da XVI. yüzyıl sonunda Portekizlilerin Akdeniz’deki varlığına son vermeyi başardı.

Osmanlı-Venedik İlişkileri

Fatih Dönemi’nde Osmanlıların Ege Adalarını ele geçirmeleri, bölgede çıkarları zedelenen Venediklilerin Osmanlı Devleti’ne savaş açmalarına neden oldu. 
Bu savaşlar boyunca (1463-1479)  Osmanlılar Eğriboz başta olmak üzere birçok adayı ele geçirdiler. Savaşın sonunda barış yapıldı.
Antlaşma ile Venediklilere birtakım ticari ayrıcalıklar verildi. Fatih, bunu yaparak hem bölge ticaretini canlı tutmayı hem de Batı’nın en güçlü denizci tüccar devletinin gücünü yanına çekip onu, Avrupa Hristiyan birliğinden ayırmayı amaçladı.
Fatih Dönemi’nden sonra, Osmanlıların Akdeniz’de her geçen gün hâkimiyet alanlarını genişletmeleri Venediklileri rahatsız etti. 

Bundan sonra Venedikliler Osmanlılara karşı oluşturulan Haçlı ittifaklarında yer aldılar.

Osmanlı-Ceneviz İlişkileri

Cenevizler, XI. yüzyıldan XVIII. yüzyıl sonlarına kadar İtalya Yarımasında , bugünkü Cenova civarında hüküm sürmüş bir şehir devleti idi.
İlk olarak Orhan Bey Dönemi’nde, Osmanlılar ile Cenevizliler arasında yoğun bir ticari ilişki başladı.
Osmanlı Devleti, Cenevizlere verdiği ayrıcalıklarla boğazlar çevresinde Osmanlı Devleti aleyhine oluşturulan Bizans-Venedik ittifakını bozmak istedi.
İstanbul’un Fethi ve sonrasında Cenevizliler, Osmanlı Devleti’ne karşı olumsuz tavır takınmaya başladılar.
Fatih Dönemi’nde, Karadeniz’de Cenevizlerin en büyük kolonilerinden biri olan Kırım ve Kefe’nin ele geçirilmesi sonucu Osmanlı Devleti; Karadeniz’de üstünlüğü ele geçirdi. 
Cenevizler, Osmanlılara karşı düzenlenen Haçlı ittifaklarında yer almışlarsa da, Osmanlılarla ticari ilişkilerini koparmamaya gayret göstermişlerdir

Osmanlı-Safevi İlişkileri

Fatih’in 1473’te Akkoyunlu Devleti ile yaptığı 
Otlukbeli Savaşı sonrasında Akkoyunlu Devleti dağılma sürecine girdi. 
1502 tarihinde Akkoyunlu Devleti’ne son veren Safeviler bölgede büyük bir güç hâline geldi. 
Osmanlı-Safevi ilişkileri ilk olarak, II. Bayezid Döneminde başladı.
Safeviler, bu dönemde Anadolu’da Şah Kulu İsyanı’nı çıkarttılar. 
Yavuz Sultan Selim, hükümdar olduktan sonra ilk iş olarak Safevi, dolayısıyla Anadolu’ya yönelik Şii tehdidini ortadan kaldırmayı hedefledi. 
Bu sebeplerle yapılan 1514 Çaldıran Savaşı’nı  Osmanlı Devleti kazandı. Böylece 
Anadolu’ya yönelik Şii tehdidinin büyük ölçüde önüne geçilmiş oldu.

Kanuni Dönemi’nde İran üzerine yapılan üç sefer sonrasında, Safeviler barış istemek zorunda kaldı. Böylece batıya yapılacak seferler için uygun bir ortam hazırlandı.

Osmanlı-Memlûklu İlişkileri

X
VI. yüzyılda iki ülke arasında  Türk ve İslam dünyasının liderliği konusunda kıyasıya bir mücadele vardı.
Abbasi halifesinin Memlûkların koruyuculuğunda olması, onlara İslam dünyasında ayrı bir itibar sağlıyordu.
Osmanlı-Memlûklu rekabeti, II. Bayezid Dönemi’nde savaşa dönüştü. Savaş sonunda Memlûklular hâkimiyet alanlarını Anadolu’nun güneyine kadar genişlettiler. 
Yavuz Sultan Selim padişah olduktan sonra iki ülke arasında önce 1516 Mercidabık, daha sonra 1517 Ridaniye savaşları yaşandı. 

Bu iki savaş sonrasında Memlûkluların siyasi varlığına son veren Osmanlılar hem Türk İslam dünyasının tek lideri oldu hem de halifeliği ele geçirdi.

OSMANLI DEVLETİ’NİN XV VE XVI. YÜZYILLARDA İZLEDİĞİ SİYASET VE ETKİLERİ

Osmanlı Devleti de Roma Katolik Kilisesini Hristiyan dünyasında yalnız bırakmak ve Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak amacıyla çeşitli tedbirler aldı.
Osmanlı Devleti kuruluş Dönemi’nden izlemiş olduğu adaletli ve hoşgörülü politika sayesinde Balkan halkının güvenini kazandı.
Hatta başta Bosna ve Hersekliler olmak üzere birçok Balkan halkı gönüllü olarak Müslümanlığı tercih etti.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra şehirdeki tüm gayrimüslimlere inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdı. Katolik Roma Kilisesine karşı, Ortodoksları himaye edecek Hristiyan birliğini bozmayı amaçladı.

Kanuni, Reform hareketlerinin Osmanlı Devleti’nin yararına olduğunu düşündü. Luther’e ve Protestanlara destek verdi. 

Reform Hareketleri 

XVI. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’da 
Katolik Kilisesinin aşırı zenginleşmesi
Yozlaşması, 
Siyasetle ve dünyevi etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamı ve halkın tepkisine yol açtı.
Bu durum başta Almanya olmak üzere Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerine yayılan Reform hareketlerine neden oldu.
Almanya’da Reform hareketlerinin öncüsü, ilahiyatçı Martin Luther (Martin Luter) oldu. Luther 1517’de yayımladığı bildiride kilisenin yaptığı yanlışlara vurgu yaptı. 
Luther’in düşüncelerinden etkilenen fakir Alman köylüleri ve şövalyeler ayaklanma başlatarak kilise topraklarına ve mallarına saldırdılar. 
Lutherciler’in ayaklanmalarından endişelenen Alman İmparatoru Şarlken, Reform Hareketlerinin yayıldığı yerlerde kalmasına dair bir karar çıkarttı (1529). 
Şarlken’in bu kararını beş Alman prensi ve on dört şehir protesto etti. 
Bu yüzden Luther taraftarlarına “Protestan” adı verildi. 
Şarlken ve Luther taraftarları arasında yirmi beş yıl süren savaşlar oldu. Bu savaşlar sonunda “Augsburg Antlaşması” ile Protestanlara inanç serbestliği tanındı (1555).
Reform Hareketleri sonucunda Avrupa’da mezhep birliğinin bozulması, Otuz Yıl Savaşlarının başlamasına neden oldu (1618-1648). 1648 Vestfalya Antlaşması ile savaş sona erdi.
Savaş sonrasında Almanya zayıfladı, Fransa güçlendi. İngiltere’de ise I. Elizabeth (Elizabet) mutlak monarşi anlayışını ülkesinde daha da güçlendirmeye çalıştı.

Reform Hareketleri ve Osmanlı

Reform hareketleri Osmanlı Devleti’nde etkili olamadı. 
Çünkü Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar, din ve vicdan özgürlüğüne sahiplerdi.
Osmanlı Devleti, Avrupa’daki Reform hareketleriyle siyasi açıdan ilgilendi. 
Dönemin hükümdarı Kanuni, Luther’e ve Protestanlara destek verdi. 
Avrupa’daki karışıklıklardan faydalanarak Viyana önlerine kadar ilerledi.

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki Müslümanlara yönelik himaye politikaları 

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki hâkimiyeti 1517’de Mısır’ın fethiyle başladı
İspanyolların Kuzey Afrika’yı ele geçirme ihtimalleri karşısında ünlü Türk denizcileri Oruç Reis ile Hızır Reis, bu bölgelerde Türk hâkimiyetini tesis etme hedefine yöneldiler. 
İlk olarak Cezayir’i denetimleri altına aldılar. 
Oruç Reis’in ölümünden sonra Kanuni Dönemi’nde Osmanlıların hizmetine giren Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa), Cezayir’i Osmanlı topraklarına kattı (1529)
Barbaros’un ölümünden sonra yerine Turgut Reis geçti. Turgut Reis, Saint Jean (Sen Jan) şövalyelerinin denetiminde olan Trablusgarp’ı (1551), bir süre sonra da Tunus’u (1574)  alarak Osmanlı topraklarına kattı.

Reform Hareketleri

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN 1520- 1566


Osmanlıların “Kanuni”, Avrupalıların ise “Muhteşem” sıfatını verdikleri I. Süleyman, 46 yıl padişahlık yapmıştır. Osmanlı’da en uzun sure padişahlık yapan kişlidir.
Kanuni, mevcut kanunlara riayet etmiş, adaletten hiç taviz vermemiş, uygulamaya koyduğu kanunlarda hak ve hukuku gözetmiştir. Tüm bunlar kendisine “Kanuni” unvanını kazandırdı.
Yavuz Sultan Selim hükümdarlığında en zengin dönemini yaşayan Osmanlı hazinesi, Kanuni Dönemi’nde uzun süren seferler yüzünden ilk kez açık verdi.
Not : Günümüzde Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü kanun yapıcıların portrelerinin yer aldığı ABD Kongre Binasında portresi bulunmaktadır. 



XVI. YÜZYILDA OSMANLI-HABSBURG MÜCADELESİ VE SONUÇLARI

Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra yerine, tahtın tek varisi olan I. Süleyman (Kanuni) geçti (1520). Kanuni Avrupa siyasetinde etkin olmak istiyordu. 
XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Doğu ve Orta Avrupa’daki en büyük rakibi Avusturya oldu.
Avusturya Kralı Ferdinand, Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in aynı zamanda kardeşi idi. Bu durumdan cesaret alarak Osmanlı Devleti’nin Avrupa’da ilerlemesine karşı çıkıyordu. 

Kanuni, ilk olarak Orta Avrupa’nın giriş kapısı niteliğinde olan Belgrad’ı 1521 yılında fethederek önemli bir üs merkezi edindi ve Macaristan ile sınır oldu.

1526’da Mohaç Meydan Savaşı 

Osmanlı Devleti 1526’da Mohaç Meydan Savaşı’nı  kazanması sonucu Macar Kralı II.Layoş öldürüldü ve Macaristan da Osmanlı hâkimiyetine girdi.

Bu durum Osmanlı-Avusturya savaşlarının başlamasına neden oldu. 
Çünkü Macaristan Kralı II. Layoş ile Avusturya Kralı Ferdinand’ın akrabalık bağları vardı.
Osmanlı Devleti, Macaristan’ı doğrudan Osmanlı topraklarına katmadı. 
Macar yerli halkından biri olan Jan Zapolya’yı, Macar kralı olarak atadı. Ancak Ferdinand bu duruma karşı çıktığı gibi, yeni Macar Kralını da tahttan indirdi. 

Bu durum Osmanlı-Avusturya savaşlarının başlamasına neden oldu.

1533 İstanbul Antlaşması 

Osmanlı Devleti, 1529’da Viyana’yı kuşatsa da bir sonuç elde edemedi. 
Bu olaydan sonra Ferdinand yeniden Macar topraklarına saldırdı. 
Bu durum karşısında Osmanlı Devleti, Almanya seferini başlatarak hem Ferdinand’a hem de Şarlken’e iyi bir ders vermek istedi. 
Ancak Osmanlı Devleti’nin karşısına hiçbir güç çıkmaya cesaret edemedi. 
Avusturya ile Osmanlı arasında 1533 yılında İstanbul Antlaşması yapıldı.
Antlaşma’ya göre:
Avusturya arşidükü, protokol bakımından Osmanlı sadrazamına denk sayılacaktır
Ferdinand, Macaristan üzerinde hak iddia etmeyecek ve elinde bulundurduğu Macar toprakları için Osmanlı Devleti’ne vergi ödeyecektir.
1541 yılında Kanuni, Macaristan’ı doğrudan Osmanlı topraklarına kattı.


DOĞUDA HÂKİMİYET KURULMASI 
1555 Amasya Antlaşması


Safevi Hükümdarı Şah İsmail vefatından sonra  yerine geçen oğlu Şah Tahmasb da Şii propagandaları yaparak Anadolu’da karışıklık çıkarmaya çalıştı. 
Osmanlı Devleti aleyhine Venedik ve Avusturya ile anlaşma yaptı.
Bu gelişmeler üzerine Kanuni 1534, 1548 ve 1553’te İran üzerine üç sefer düzenledi.
1555’te iki ülke arasında “Amasya Antlaşması” yapıldı. Antlaşmaya göre;
Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilk resmî antlaşmadır.

Tebriz, Erivan, Bağdat, Irak ve Doğu Anadolu Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. 

XV ve XVI. YÜZYILLARDA OSMANLI EKONOMİK POLİTİKALARI


Akdeniz ve Karadeniz arasında bağlantının kurulması, İpek ve Baharat Yolları’nın büyük ölçüde denetim altına alınması, Osmanlı ticari faaliyetlerine ivme kazandırdı. 
Fatih Sultan Mehmet, Venediklilerle uzun vadeli ticaret yapmak amacıyla kendilerine, İstanbul’da balyos (elçi) bulundurma hakkı verdi ve birtakım gümrük kolaylıkları sağladı.
İstanbul, doğu ve batı tüccarlarının bir araya geldiği uluslararası bir pazar niteliğindeydi. Bursa, Kahire, Edirne ve Selanik önemli ticaret merkezleriydi. 
Doğu ülkelerinden Avrupa’ya giden malların bir kısmı İskenderun ve Suriye limanlarından sevk edilmeye başlandı. 

Bu nedenle Akdeniz’deki gemi ticareti oldukça önem kazandı.

Osmanlı-Fransız İlişkileri ve Kapitülasyonlar

Kanuni Sultan Süleyman Avrupa’da oluşan ittifakları parçalamak, 
Şarlken’e karşı bir denge unsuru oluşturmak amacıyla Fransa’ya destek verdi. 
Öte yandan Hint deniz ticaret yolunun bulunmasıyla canlılığını kaybeden Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak isteyen Kanuni, Fransa’ya bazı ticari ve hukuki ayrıcalıklar vererek onlarla stratejik ortaklık kurmayı planladı (1535). 
Türk tüccarlarını da aynı haklardan yararlandırdı.
Osmanlı Devleti’nin “İmtiyaz-ı Mahsusa”, Fransızların “kapitülasyon” dedikleri ayrıcalıklara göre;
Fransa, Akdeniz’de düşük gümrük vergisi ödeyerek serbestçe ticaret yapabilecektir.
Fransızlara ait ticari ve hukuki davalara İstanbul’a gönderilen bir yargıç bakacaktır.
Antlaşma her iki hükümdarın hayatta kaldığı sürece geçerli olacaktır.

Osmanlı- Habsburg İmparatorluğu İlişkileri: 

Akrabalık ilişkileri sonucu kurulan Habsburg İmparatorluğu (Macar, Avusturya ve Alman krallığı) XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en büyük rakibi oldu. 
Kanuni Sultan Süleyman ilk olarak 1521’de Belgrad’ı ele geçirdi.
Kanuni daha sonra Habsburg İmparatorluğu ile mücadele hâlinde olan Fransa’ya destek verdi. 
Böylece Fransa’yı yanına çekerek Avrupa Hristiyan birliğini zayıflatmak istedi.
Fransa ile Habsburg İmparatorluğu arasında yapılan savaşta, Fransa Kralı I. Fransuva, Alman İmparatoru Şarlken’e esir düştü. 
I. Fransuva’nın annesi Kanuni’den yardım istedi. 
Kanuni gerek Fransa kralını esaretten kurtarmak ve 
Almanya’nın en büyük müttefiklerinden olan Macarları saf dışı bırakmak amacıyla Macaristan üzerine yürüdü. 
1526 yılında gerçekleşen Mohaç Savaşı sonrasında Macar Kralı öldürüldü. 
Macaristan, Osmanlı Devleti denetimine girdiği gibi, Almanya da I. Fransuva’yı serbest bırakmak zorunda kaldı. 
Macaristan’ın Osmanlı Devleti denetimine girmesi Habsburg İmparatorluğu’nun diğer bir üyesi olan Avusturya ile uzun yıllar sürecek olan savaşlara neden oldu.
Osmanlı Devleti, Habsburg İmparatorluğu’na karşı Almanya’da patlak veren mezhep savaşlarında Protestanlara da destek vererek Avrupa’daki mezhep savaşlarını körükledi.
Böylece Habsburg İmparatorluğu’nu siyasi ve askerî yönler dışında dinî yönden de zayıflatmak istedi.

Osmanlı-İspanya İlişkileri: 

XVI. yüzyılın başlarında İspanya Krallığı, gerek Katolikliğin savunucusu olarak gerekse dünya imparatorluğu kurma arzusuyla Akdeniz’de faaliyetlere başladı.
Ancak Osmanlı Devleti’nin hem karada hem de denizde batıya doğru ilerleyişi, kısa sürede iki devleti karşı karşıya getirdi.
Osmanlı Devleti, bu mücadelede İspanya’yı yalnız bırakmak amacıyla Fransa, Venedik ve Cenevizlere birtakım ticari ayrıcalıklar verdi. 
XVI. Yüzyılda genelde Akdeniz’de gerçekleşen rekabet Osmanlı Devleti lehine sonuçlandı.

Osmanlı-Portekiz İlişkileri: 

XV ve XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, Portekizlilerle hem Akdeniz’de hem de Atlas ve Hint okyanuslarında büyük bir rekabete girişti. 
Osmanlı Devleti, Akdeniz’de güçlü bir donanma kurarak Portekizlilerle kıyasıya bir mücadeleye başladı. 
Diğer yandan Hint ve Atlas okyanuslarında Portekiz hâkimiyetini kırmak için Hint Deniz Seferlerini başlattı. 
Osmanlı Devleti her ne kadar okyanuslarda Portekiz hâkimiyetini kıramadıysa da XVI. yüzyıl sonunda Portekizlilerin Akdeniz’deki varlığına son vermeyi başardı.

Osmanlı-Venedik İlişkileri

Fatih Dönemi’nde Osmanlıların Ege Adalarını ele geçirmeleri, bölgede çıkarları zedelenen Venediklilerin Osmanlı Devleti’ne savaş açmalarına neden oldu. 
Bu savaşlar boyunca (1463-1479)  Osmanlılar Eğriboz başta olmak üzere birçok adayı ele geçirdiler. Savaşın sonunda barış yapıldı.
Antlaşma ile Venediklilere birtakım ticari ayrıcalıklar verildi. Fatih, bunu yaparak hem bölge ticaretini canlı tutmayı hem de Batı’nın en güçlü denizci tüccar devletinin gücünü yanına çekip onu, Avrupa Hristiyan birliğinden ayırmayı amaçladı.
Fatih Dönemi’nden sonra, Osmanlıların Akdeniz’de her geçen gün hâkimiyet alanlarını genişletmeleri Venediklileri rahatsız etti. 

Bundan sonra Venedikliler Osmanlılara karşı oluşturulan Haçlı ittifaklarında yer aldılar.

Osmanlı-Ceneviz İlişkileri

Cenevizler, XI. yüzyıldan XVIII. yüzyıl sonlarına kadar İtalya Yarımasında , bugünkü Cenova civarında hüküm sürmüş bir şehir devleti idi.
İlk olarak Orhan Bey Dönemi’nde, Osmanlılar ile Cenevizliler arasında yoğun bir ticari ilişki başladı.
Osmanlı Devleti, Cenevizlere verdiği ayrıcalıklarla boğazlar çevresinde Osmanlı Devleti aleyhine oluşturulan Bizans-Venedik ittifakını bozmak istedi.
İstanbul’un Fethi ve sonrasında Cenevizliler, Osmanlı Devleti’ne karşı olumsuz tavır takınmaya başladılar.
Fatih Dönemi’nde, Karadeniz’de Cenevizlerin en büyük kolonilerinden biri olan Kırım ve Kefe’nin ele geçirilmesi sonucu Osmanlı Devleti; Karadeniz’de üstünlüğü ele geçirdi. 
Cenevizler, Osmanlılara karşı düzenlenen Haçlı ittifaklarında yer almışlarsa da, Osmanlılarla ticari ilişkilerini koparmamaya gayret göstermişlerdir

Osmanlı-Safevi İlişkileri
Fatih’in 1473’te Akkoyunlu Devleti ile yaptığı 
Otlukbeli Savaşı sonrasında Akkoyunlu Devleti dağılma sürecine girdi. 
1502 tarihinde Akkoyunlu Devleti’ne son veren Safeviler bölgede büyük bir güç hâline geldi. 
Osmanlı-Safevi ilişkileri ilk olarak, II. Bayezid Döneminde başladı.
Safeviler, bu dönemde Anadolu’da Şah Kulu İsyanı’nı çıkarttılar. 
Yavuz Sultan Selim, hükümdar olduktan sonra ilk iş olarak Safevi, dolayısıyla Anadolu’ya yönelik Şii tehdidini ortadan kaldırmayı hedefledi. 
Bu sebeplerle yapılan 1514 Çaldıran Savaşı’nı  Osmanlı Devleti kazandı. Böylece 
Anadolu’ya yönelik Şii tehdidinin büyük ölçüde önüne geçilmiş oldu.

Kanuni Dönemi’nde İran üzerine yapılan üç sefer sonrasında, Safeviler barış istemek zorunda kaldı. Böylece batıya yapılacak seferler için uygun bir ortam hazırlandı.

Osmanlı-Memlûklu İlişkileri

X
VI. yüzyılda iki ülke arasında  Türk ve İslam dünyasının liderliği konusunda kıyasıya bir mücadele vardı.
Abbasi halifesinin Memlûkların koruyuculuğunda olması, onlara İslam dünyasında ayrı bir itibar sağlıyordu.
Osmanlı-Memlûklu rekabeti, II. Bayezid Dönemi’nde savaşa dönüştü. Savaş sonunda Memlûklular hâkimiyet alanlarını Anadolu’nun güneyine kadar genişlettiler. 
Yavuz Sultan Selim padişah olduktan sonra iki ülke arasında önce 1516 Mercidabık, daha sonra 1517 Ridaniye savaşları yaşandı. 

Bu iki savaş sonrasında Memlûkluların siyasi varlığına son veren Osmanlılar hem Türk İslam dünyasının tek lideri oldu hem de halifeliği ele geçirdi.


OSMANLI DEVLETİ’NİN XV VE XVI. YÜZYILLARDA İZLEDİĞİ SİYASET VE ETKİLERİ

Osmanlı Devleti de Roma Katolik Kilisesini Hristiyan dünyasında yalnız bırakmak ve Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak amacıyla çeşitli tedbirler aldı.
Osmanlı Devleti kuruluş Dönemi’nden izlemiş olduğu adaletli ve hoşgörülü politika sayesinde Balkan halkının güvenini kazandı.
Hatta başta Bosna ve Hersekliler olmak üzere birçok Balkan halkı gönüllü olarak Müslümanlığı tercih etti.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra şehirdeki tüm gayrimüslimlere inanç ve ibadet özgürlüğü tanıdı. Katolik Roma Kilisesine karşı, Ortodoksları himaye edecek Hristiyan birliğini bozmayı amaçladı.

Kanuni, Reform hareketlerinin Osmanlı Devleti’nin yararına olduğunu düşündü. Luther’e ve Protestanlara destek verdi. 

Reform Hareketleri 

XVI. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’da 
Katolik Kilisesinin aşırı zenginleşmesi
Yozlaşması, 
Siyasetle ve dünyevi etkinliklerle daha fazla ilgilenmeye başlaması birçok din adamı ve halkın tepkisine yol açtı.
Bu durum başta Almanya olmak üzere Fransa, İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerine yayılan Reform hareketlerine neden oldu.
Almanya’da Reform hareketlerinin öncüsü, ilahiyatçı Martin Luther (Martin Luter) oldu. Luther 1517’de yayımladığı bildiride kilisenin yaptığı yanlışlara vurgu yaptı. 
Luther’in düşüncelerinden etkilenen fakir Alman köylüleri ve şövalyeler ayaklanma başlatarak kilise topraklarına ve mallarına saldırdılar. 
Lutherciler’in ayaklanmalarından endişelenen Alman İmparatoru Şarlken, Reform Hareketlerinin yayıldığı yerlerde kalmasına dair bir karar çıkarttı (1529). 
Şarlken’in bu kararını beş Alman prensi ve on dört şehir protesto etti. 
Bu yüzden Luther taraftarlarına “Protestan” adı verildi. 
Şarlken ve Luther taraftarları arasında yirmi beş yıl süren savaşlar oldu. Bu savaşlar sonunda “Augsburg Antlaşması” ile Protestanlara inanç serbestliği tanındı (1555).
Reform Hareketleri sonucunda Avrupa’da mezhep birliğinin bozulması, Otuz Yıl Savaşlarının başlamasına neden oldu (1618-1648). 1648 Vestfalya Antlaşması ile savaş sona erdi.
Savaş sonrasında Almanya zayıfladı, Fransa güçlendi. İngiltere’de ise I. Elizabeth (Elizabet) mutlak monarşi anlayışını ülkesinde daha da güçlendirmeye çalıştı.

Reform Hareketleri ve Osmanlı

Reform hareketleri Osmanlı Devleti’nde etkili olamadı. 
Çünkü Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar, din ve vicdan özgürlüğüne sahiplerdi.
Osmanlı Devleti, Avrupa’daki Reform hareketleriyle siyasi açıdan ilgilendi. 
Dönemin hükümdarı Kanuni, Luther’e ve Protestanlara destek verdi. 
Avrupa’daki karışıklıklardan faydalanarak Viyana önlerine kadar ilerledi.

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki Müslümanlara yönelik himaye politikaları 

Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki hâkimiyeti 1517’de Mısır’ın fethiyle başladı
İspanyolların Kuzey Afrika’yı ele geçirme ihtimalleri karşısında ünlü Türk denizcileri Oruç Reis ile Hızır Reis, bu bölgelerde Türk hâkimiyetini tesis etme hedefine yöneldiler. 
İlk olarak Cezayir’i denetimleri altına aldılar. 
Oruç Reis’in ölümünden sonra Kanuni Dönemi’nde Osmanlıların hizmetine giren Hızır Reis (Barbaros Hayrettin Paşa), Cezayir’i Osmanlı topraklarına kattı (1529)
Barbaros’un ölümünden sonra yerine Turgut Reis geçti. Turgut Reis, Saint Jean (Sen Jan) şövalyelerinin denetiminde olan Trablusgarp’ı (1551), bir süre sonra da Tunus’u (1574)  alarak Osmanlı topraklarına kattı.

AKDENİZ’DE OSMANLI HÂKİMİYETİNİN KURULMASI

Osmanlı donanmasının temeli, daha önce sahil bölgelerinde kurulan Karesioğulları, Aydınoğulları, Candaroğulları, Saruhanoğulları ve Menteşeoğulları beyliklerinin Osmanli hâkimiyetine girmesiyle teşekkül etti.
I. Bayezid (Yıldırım) Dönemi’nde Gelibolu’da yeni bir tersane inşa edildi. 
I. Mehmet (Çelebi) Dönemi’nde, ilk Osmanlı deniz savaşı Venediklilerle yapıldı ancak kaybedildi.
II. Mehmet (Fatih), İstanbul’un fethi için yaklaşık 400 gemiden oluşan bir deniz gücü meydana getirildi.
Oluşturulan bu güçlü donanma sadece İstanbul’un fethinde kullanılmadı. 
Trabzon İmparatorluğu’na son verilmesi (1461), Kırım ve Kefe’nin fethedilmesinde (1475) donanma gücünden faydalanıldı. 

Bu gelişmeler sonucunda XV. Yüzyılın ikinci yarısında Karadeniz adeta bir Türk gölü hâline geldi.

II. Bayezid Döneminde, her bakımdan gelişme gösteren Osmanlı donanması, Avrupa devletlerinin deniz gücüyle rekabet edebilecek seviyeye ulaştı. 

Yeni tekniklerle üretilen kadırga ve kalyonlar Osmanlı donanmasına denizlerde büyük bir avantaj sağladı.
Kili ve Akkerman’ın alınmasıyla Karadeniz’de; Modon, Koron, Navarin ve İnebahtı’nın alınmasıyla da Akdeniz’de Osmanlı hâkimiyeti iyice güçlendi.
Haliç’teki tersane, Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Galata’dan Kağıthane’ye kadar genişletildi. Böylelikle Osmanlı’nın yıkılışına kadar donanmanın merkez üssü olacak Haliç Tersanesi yani “Tersane-i Amire” kurulmuş oldu. 
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde ise Osmanlı donanması altın çağını yaşadı. 

Osmanlı Devleti, kısa sürede Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın tamamına hâkim oldu.


COĞRAFİ KEŞİFLER VE OSMANLI DEVLETİ’NE ETKİLERİ


Osmanlı Devleti’nin zamanla,
İpek ve Baharat yollarının denetimini ele geçirmesi  
Akdeniz’de her geçen gün hâkimiyet alanını genişletmesi, Avrupalı devletleri yeni ticaret yolları aramaya sevk etti. 
Özellikle İspanya ve Portekiz krallarından aldıkları destekle birçok denizci açık denizlere çıktı. 
Bu durum Avrupa’nın kaderini değiştirecek Coğrafi Keşifler’in  başlamasını sağladı.

Coğrafi Keşifler’in sebepleri şunlardır:

Pusulanın geliştirilmesi ve sağlam gemilerin yapılması
Coğrafya bilgisinin artması ve cesur gemicilerin yetişmesi
Avrupalıların Doğu’nun zenginliğine ulaşmak isteği
Hristiyanlığı Avrupa dışında yayma düşüncesi
İpek ve Baharat gibi ticaret yollarının Türklerin denetiminde olmasından dolayı Avrupalıların Çin ve Hindistan’a giden başka yollar bulma arzusu

Coğrafi Keşiflerin Sonuçları

Amerika, Avustralya ve Afrika’nın bilinmeyen bölgeleri ile yeni yerler ve kıtalar keşfedildi. 
Keşfedilen bölgelerde İspanyollar ve Portekizliler koloniler kurarak sömürge bölgeleri oluşturdular. Bu bölgelerdeki insanları köle ticaretinde kullandılar.
Ticaret yollarının güzergâhı değişti. 
Akdeniz limanları önemini kaybederken Atlas Okyanusu üzerindeki limanlar [Lizbon, Bordeaux (Bordo), Anvers, Roterdam...] değer kazandı. 
Avrupa’ya bol miktarda altın ve gümüş getirildi. Böylece Avrupa’nın ekonomisi güçlendi. 

Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı zenginleşti. 
Burjuvalar asillerin topraklarını satın alarak büyük servet sahibi oldular.
Coğrafi Keşifler sonucu yeni bitki, sebze ve meyve türleri de keşfedildi. Tütün, kahve, pamuk, patates, domates, kakao gibi .
Hristyanlık keşfedilen bölgelerde yayılma imkânı buldu. 
Dünya’nın yuvarlak olduğunun anlaşılması özellikle Katolik Kilisesinin birtakım öğretilerini derinden sarstı. 
Bu durum kilise ve din adamlarına olan inancın sorgulanmasına neden oldu.

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Coğrafi Keşifler sonucunda ticaret yollarının yön değiştirmesi,
Osmanlı ülkesinden geçen İpek ve Baharat yollarının önemini azalttı. 
Atlas Okyanusu’ndaki limanlar önem kazanırken Akdeniz limanları önemini kaybetti.
Bu durum Osmanlı Devleti’nin gümrük gelirlerinde azalmaya, dolayısıyla da ekonomisinde gerilemeye neden oldu. 
İpek Yolu üzerinde bulunan birçok Türk hanlığı ekonomik yönden zayıflayarak zamanla Rusların denetimine girdi.
Keşfedilen bölgelerden Avrupa’ya taşınan değerli madenlerin (altın, gümüş) zamanla Osmanlı ülkesine girmesi, Osmanlı para birimi olan akçenin değer kaybetmesine yol açtı. Bu durum eşya ve mal fiyatlarının artmasına (enflasyon) neden oldu.

HİNT DENİZ SEFERLERİ (1538-1553)

Coğrafi Keşifler sonucu Hint deniz yolunun 
bulunmasından sonra Portekizler Hint ticaret yollarını denetimlerine aldılar.
Osmanlı Devleti, gerek bu bölgelerdeki Müslümanlara yardım etmek gerekse Portekizleri bölgeden uzaklaştırmak amacıyla Hindistan’a dört sefer düzenledi. 
Bu seferler, Hadım Süleyman Paşa (1538), Piri Reis (1551), Murat Reis (1552) ve Şeydi Ali Reis (1553) tarafından gerçekleştirildi.
Ancak bu seferlerden bir netice elde edilmedi. Nedenleri:
Osmanlı Devleti’nin bölgenin önemini tam olarak kavrayamaması,
Osmanlı gemilerinin açık denizlere dayanıklı olmaması 
Bölge halkının tam destek vermemesi etkili oldu.

Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, Osmanlı donanmasını Akdeniz’den Hint Okyanusu’na geçirebilmek için “Süveyş Kanalı Projesi”ni hayata geçirmek istedi. 
Bu proje ile Akdeniz ve Kızıldeniz’i bir kanalla birleştirmeyi amaçladı. Böylece Coğrafi Keşifler yüzünden önemini kaybeden Akdeniz limanları yeniden canlanabilecekti. Ancak bu proje hayata geçirilemedi.
Hint Deniz Seferleri oldukça büyük zorluklarla yapıldığı gibi, Osmanlı devletini ekonomik açıdan da olumsuz etkiledi.

ATLANTİK ÜLKELERİNİN AKDENİZ’E NÜFUZ ETME ÇABALARI

XVI. yüzyıl yoğun olarak Osmanlı Devleti 
ile Atlantik ülkeleri (İspanya, Portekiz, İngiltere, Hollanda) 
arasında Akdeniz’e hâkim olma mücadelesi içerisinde geçti. 
Osmanlı-İspanya rekabetinde en önemli konulardan biri Orta Akdeniz’de jeopolitik konumuyla dikkat çeken Tunus oldu.
Osmanlı Devleti, Barbaros Hayrettin Paşa komutasında Tunus’u ele geçirdi. 
Bu durum karşısında İspanya’nın desteklediği Andrea Dorya komutasında bir Haçlı donanması oluşturuldu.
28 Eylül 1538’de yapılan Preveze Deniz Savaşı ile Haçlı donanması büyük bir bozguna uğratıldı. 
Türk denizcilik tarihinin bu en büyük zaferi sonrasında Akdeniz’deki üstünlük Osmanlı Devleti’ne geçti.

İspanyolların elinde bulunan Cerbe Adası’nın fethedilmesi Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki hâkimiyeti daha da güçlendi (1560).
II. Selim Dönemi’nde Kaptanıderya Lala Mustafa Paşa, Venediklerin elinde bulunan Kıbrıs’ı, ele geçirdi (1571).
Kıbrıs’ın fethedilmesi sonrası İspanya, Portekiz, Venedik gibi ülkelerden oluşan yeni bir Haçlı donanması oluşturdular.
İnebahtı mevkinde yapılan savaşta yaklaşık üç yüz parçalık Osmanlı donanmasını yaktılar (1571).
OsmanlI Devleti ile İspanya arasında Tunus üzerinde hâkimiyet kurma mücadelesi yaklaşık kırk yıl sürdü.  Ancak bu mücadele Osmanlı Devleti’nin Tunus’a hâkim olmasıyla sonuçlandı (1574). 

Osmanlı Devleti ile Portekiz arasında yaşanan Akdeniz’e hâkim olma mücadelesi zamanla Atlas ve Hint Okyanusu’nda da devam etti.
 Kuzey Afrika’nın en batısında yer alan Fas’taki hâkimiyeti için yapılan ve tarihte “Vadiü’s- Seyl Savaşı” olarak bilinen savaşta Portekiz donanmaları ağır bir darbe aldı.
Portekiz Kralı da bu savaşta hayatını kaybetti (1576). 
Bu savaştan sonra Portekiz, Akdeniz ve diğer bölgelerdeki sömürgelerini kaybederek sömürgecilik rekabetinde geri plana düştü.

Hollanda, XVI. yüzyıla kadar İspanya’nın hâkimiyeti altında bulunuyordu.
İspanya’nın zayıflaması sonrası Hollanda, İspanya’dan ayrılarak bağımsız bir konuma geldi. 
XVI. yüzyıl sonları ve XVII. yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. 
Bu sayede birtakım ekonomik imtiyazlar kazanarak Akdeniz’de etkinliğini arttırmak istedi.

İngiltere, XVI. yüzyıl ortalarından itibaren büyük bir donanma gücüne sahip oldu.
XVII. yüzyıldan itibaren sömürgecilik faaliyetlerinde en büyük rakipleri olan İspanya, Portekiz ve Fransa’yı saf dışı bırakarak âdeta tek başına yol aldı. 
Dünyanın birçok yerinde sömürge bölgeleri oluşturdu. 
Zamanla Akdeniz Bölgesi’ne yönelerek bölgenin deniz ticaretini ele geçirmeyi ve Kuzey Afrika’da sömürge bölgeleri kurmayı hedefledi.