IQ (Intelligence Quotient) çocuğun zeka yaşının takvim yaşına bölümünün 100 ile çarpımı sonucu elde edilir (zeka yaşı / takvim yaşı x 100 =IQ)
Zekâ, zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir.
Sayılar, düşünceler ve olaylar arasında bağlantı kurabilmeyi, oradan da yeni bir sonuca gitmeyi gerektirir. Zekâ, zihnin bütün işlevlerini kapsayan bir genel güçtür.
Jean Piaget bilişsel işleyişi, biyolojik işleyişin temel değişkenleriyle özdeşleştirerek açıklamıştır. Bilişsel işleyişin başlıca özelliklerini açıklarken, zekânın öncelikle biyolojik faaliyetin özel bir biçimi olduğunu ileri sürmüştür. Zekâ bu yönüyle kalıtsaldır. Kalıtsal olarak edindiğimiz bilişsel yapılar çevrenin etkisiyle tam olarak oluşurlar. Zekânın işleyişiyle bir şekle giren kalıtımsal özellikler bütün bir ömür boyu devam eder; zeka salt doğuştan gelen yapısal faktörlerden oluşmuş değildir, zaman içinde oluşur.
Zekânın işleyişinde değişmeyen özelliklerden biri örgütlenme (organizasyon), diğeri ise uyum (adaptation) dur. Bunlar zekânın özünü oluşturur. Her canlı çevresine uyum sağlar ve kendinde bu uyumu mümkün kılan örgütlenme (organizational) özelliklerini taşır. Uyum sağlamanın da iki alt işlevi vardır: Özümleme (assimilation) ve uyma (accomodation). Biyolojiden ödünç alınan bu kavramlardan ‘özümleme’; çevreden alınan unsurların artık kendi özelliklerini kaybederek o organizmanın bir parçası olmasıdır.’Uyma’ ise dışardan gelen ve uyum sağlamaya çalışan nesneye göre organizmanın kendini ayarlamasıdır.
Piaget’nin Zihin Gelişim Kuramı’nda ‘Özümleme’, kişinin yeni deneyimlerini kendi bilgi sisteminden geçirerek almasıdır. ‘Uyarlama’ kişinin kendi bilgi sisteminin çevrenin gerçeklik isteklerine uyumu şeklinde tanımlanır. Bu iki süreç birlikte şemaları oluşturur. Şema çocuğun çevresiyle etkileştikçe geliştirdiği davranış ve düşünce kalıplarıdır.
Alfred Binet, zekâyı ölçülebilir bir genel bilişsel yetkinlik olarak değerlendirmiştir. 20. yüzyılın başlarında Charles Spearman genel muhakeme yeterliliği kavramı üzerinde durmuştur. Ancak Spearman’ın görüşüne göre zeka testi hem genel hem de bilgiye dayanmalıydı.
Günümüzdeki pek çok zekâ testi Binet ve Spearman’ın zeka kavramları üzerine kurulmuştur. Örneğin sözel ve performans alt testlerinden oluşan Wechsler Zeka Testi, Binet’nin zekaya bütüncül bakışını yansıtır.
Sonrasında ise okul hayatında kullanılan zekâ becerilerinin bütün insan zekâsını tam olarak açıklayamadığı ve zekâ tanımının sınırlarının genişletilmesi üzerinde durulmuştur. Piaget’nin bilişsel teorisine uygun olarak zekânın bulunduğumuz duruma uyum sağlamamızı sağlayan unsur olduğu görüşü önem kazanmıştır.
‘Akademik Zekâ’ ile ‘Pratik Zekâ’ ayırımı yapılmıştır. Ancak bunlar arasındaki bağlantı tam olarak açıklanamamıştır. Gardner araştırmalarına dayanarak yedi farklı zekâdan bahseder:Dil, Mantıksal-Matematiksel, Mekânsal, Müzik, Kinestetik (hareket), Kişisel, Kişilerarası Zekâ.
Gardner gelişimde çevresel ve eğitimin de önemine değinmiştir. IQ farklılıklarında hem biyolojik hem de çevresel faktörler önemlidir. Bir görüşe göre genler zekânın al ve üst limitlerini belirlerken çev. vd., resel faktörler zekanın bu limitler arasında hangi noktada olacağını belirler.
IQ testlerinde kültür faktörü de önemlidir. IQ testleri genel olarak belli bir kültürün ürünüdür ve bu kültürün bilgisine sahip olup olmamak test sonucunu etkiler. Zekayı kültürel çelişkilerden arındırmak üzere kültürel öğelerden bağımsız olan veya her kültür için uygun olabilen IQ testleri hazırlanmıştır. Örneğin Catell Zeka Testi (Cattell Culture Fair Intelligence Test, 2A, 2B) kültürden bağımsız bir testtir. Grup olarak uygulanabilir bir performans testidir.