Çocukluk Döneminde Özgüven ve Özgüvensizlik


İnsanın çevresine karşı geliştirdiği güven ya dagüvensizlik duygularının temeli yaşamın birinci yılında atılmaktadır. Bu nedenle çocuğun bu duyguyu ilk yıllarda kazanması çok önemlidir. Anne ve babalar çocuklarına sevgi vererek ve düzenli bakım uygulayarak çocuğa güven ortamı oluşturabilmelidirler.

İlk bebeklik döneminde çocuğun bütün gereksinimlerinin karşılanması sevginin çocuk için önemli bir göstergesidir. Güven duygusu bu ilgi ve sevgi sonucunda gelişir, aksi durumda ise güvensizlik oluşur. Bu duygu ise çocukta bağımlı ve yetersiz kişilik oluşumuna sebep olabilmektedir. Çevresinde yeterli ilgi ve sevgiyi bulamayan çocuk bunu kendi yetersizliğine bağlama eğiliminde olur. İlgi ve sevgi eksikliğine bağlı olarak gelişen aşağılık ve üstünlük duyguları ise çocuğun ilerde kendine ve başkalarına karşı güvensiz olmasına yol açar.
Çocuğun aile bireyleriyle olan ilişkileri, diğer insanlara, nesnelere ve tüm yaşama karşı aldığı tavırlarının benimsediği tutum ve davranışlarının temelini oluşturur. Özellikle annenin çocuğun yaşamındaki yeri büyüktür. Çocuğun bakımını ve kendini güven ortamında hissetmesini önemli ölçüde o, sağlar. Çocuğun ilgi ve sevgi görmesi kadar bunun sürekli olması da önemlidir. Bu yüzden çocuğa bakan kişinin sık sık değişmesi çocuğu tedirgin eder ve güven duygusunu sarsar. Annenin çocuğun hayatından çıkması ise büyük olumsuzlukları beraberinde getirir. Tabi ki özgüvenin çocukta oluşması için annenin sadece varlığı yeterli değildir. Anne ve babanın etkin varlığı, özgüven düzeyleri birbirleriyle ilişkileri, ailenin sevgi gösterme biçimi, çocuğun öğretmenlerinin davranışları, akrabalar ve yaşamlarındaki önemli yetişkinlerle arasındaki ilişkiler gibi pek çok kişi ve durum kendilik algısıyla birlikte özgüvenin oluşmasında etkilidir.
Hayatın ilk aylarından, ilk yıllarından başlayarak kişide oluşan ve gelişen özgüvenin oluşmasında onaylayan ve kabul eden bir aile çevre ortamı çok önemlidir. Çocuk iyi bir şey yaptığı zaman anne babasının gözlerindeki ışıltıyı görmek ister. O coşkuyu göremediği zaman büyük bir hayal kırıklığı yaşar. İşte çocuk olumlu bir şeyler yaptığı zaman anne babanın gözlerindeki o ışıltıyı görebiliyorsa kendisinde yavaş yavaş özgüven oluşur.
Özgüven duygusu çocuğun yapıp ettiklerinin onaylaması, teyit edilmesiyle oluşan ve kişide zorlukları, yaşamda karşılaşabilecek problemleri kendi iç kaynaklarına dayanarak kendi gücüne, kendi kabiliyetine, kendi zekâsına dayanarak aşabileceği yolundaki kanaatidir.
Eğer çocuğun kendisini, dünyayı ve başkalarını keşfi ustaca teşvik edilmez ve desteklenmezse çocuğun gelişimi engellenir. Yasaklamanın yanı sıra korumacılık anlayışı da aşırıya kaçarsa, çocuk kendisine, başkalarına ve çevresine karşı duyduğu güveni yitirir.
İlk çocukluk dönemi model olarak öğrenme yönteminin en çok kullanıldığı yöntemdir. Bu dönemde çocuğa en yakın kişiler de yine anne babalardır. Bu yüzden çocuk pek çok davranış ve tutumlarında anne babayı model alır. Özgüven de çocuğun anne babadan model alarak öğrendiği bir duygudur. Bu sebeple çocuğun özgüveninin oluşumu, gelişimi ve yükselmesi öncelikle anne babanın elindedir. Anne babalar çocuklarının aynalarıdır. Çocukların içinde biçimlenecek olan “öz benlik” onların tepkileri belirleyecektir. Bu bağlamda “masum ihmaller” mazeret olamaz. Çocukluk döneminde çocuk tümüyle anne babaya bağımlı olduğu için kendilik algısında ve özgüvenin de anne ve babanın ki onlar farkında olsunlar veya olmasınlar büyük etkisi olacaktır.
Özgüven eksikliğini daha çok anne babamızın tutum ve davranışlarından dolayı yaşarız. Sadece anne ve babalarımızın değil, bizi çok fazla hayal kırıklığına uğratan çevrede ciddi bir özgüven örselenmesine, özgüven aşınmasına yol açabilir. Bu durumda özgüven duygusunu ailede, yakın çevremizde örneğin, okul, akraba çevresi gibi daha geniş manada toplumsal çevremizde edinir ve sürdürürüz. Buralarda bazı arızalar meydana gelebilir. Bizi iyi bir şeyler yaptığımızı düşündüğümüz anda anne babamız veya çevremizdeki diğer insanlar, kınayabilir eleştirebilir, bu da bize değersizlik duygusu verir. Yetersizlik duygusu da aynı şekilde oluşur. Bunlarla büyümek birey için her zaman bir takım zorluklar çıkarır.
Çocuğun yaşadığı ister yetersizlik duygusu, isterse sevgiye layık olmama duygusu olsun her ikisi de özgüven tahribatına yeterlidir. Bu duygulardan sadece birinin tatmini beklentileri karşılamaz. Yani beğenilmeden ya da değer verilmeden sevilmek çocuğu hep çocukluk döneminde bırakabilir, olgunlaştırmaz, buna karşılık değer verildiğini hissetmeden beğenilmek de düş kırıklığına uğratır.
Ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki özgüven duygusu bir kere oluşan ve bırakılan bir duygu değildir sürekli ve düzenli bir şekilde beslenmelidir.