12. SINIF 4. ÜNİTE İNKILAP TARİHİ


12. SINIF 4. ÜNİTE
İKİ SAVAŞ ARASINDAKİ DÖNEMDE TÜRKİYE VE DÜNYA 1919-1938

1. MECLİS ve 2. MECLİS

23 Nisan 1920'de kurulan meclis milli mücadeleyi yönetmişti. 1. meclisin amacı tam bağımsılığı sağlamak olduğu için particilik faaliyetlerinden uzak duruldu. 1920 ve 1923 yılları arası 1. meclis dönemidir. Farklı görüşlerden milletvekilleri kendi aralarında gruplaşmıştı.


Mustafa Kemal kendine yakın arkadaşları ile Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubunun kurdu. Bu gruba 1. grup denildi. diğerleri 2. grup olarak adlandırıldı.

TBMM 1 Nisan 1923'de seçimlerin yenilenmesine karar verdi.

1923 yılındaki seçimlerde 2. grup etkisiz kaldı. Çoğunluğu Halk Fırkası olacak olan 1. grup aldı. böylece 2. meclis kuruldu. İlk iş Lozan Barış Anlaşması onaylandı.

6 Ekim 1923'te İstanbul işgalden kurtuldu.

ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ VE KARŞILAŞILAN TEPKİLER

Doğrudan doğruya millet egemenliğine dayanan, yöneticileri halkın oyu ile
seçilen devlet rejimlerine cumhuriyet adı verilir.  Mustafa Kemal, cumhuriyet rejimini
demokrasi ile tamamlamak istiyordu.

Ülke yönetiminde söz sahibi olmak amacıyla
örgütlenen bu gruplara, siyasi partiler adı verilir.

Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)

Mustafa Kemal, partiyi herhangi bir toplumsal sınıfın değil bütün halkın partisi yapmayı amaç edindi. 9 Eylül 1923’te “Halk Fırkası” kuruldu. 10 Kasım 1924’te partinin adı Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirildi. İnkılap hareketlerinin
çoğunu gerçekleştirmiştir.

Terakkiperver (İlerici) Cumhuriyet Fırkası (Partisi)

Zafer sonrası devletin ve toplumun alacağı şekil konusunda fikir ayrılıkları baş gösterdi. Saltanatın
kaldırılması ve Cumhuriyet’in ilanı sonrasında bu fikir ayrılıkları daha da arttı. Millî Mücadele’nin lider kad-
rosundan; Kazım Karabekir, Rauf (Orbay), Dr. Adnan (Adıvar), Refet (Bele) ve Ali Fuat (Cebesoy) Cumhuriyet Halk Fırkasından istifa ederek 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurdular. ordu siyaset dışı bırakıldı.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının parti tüzüğünde cumhuriyet ilkesi, liberalizm ve demokrasi benimsenmiş dinî inançlara saygılı olunduğu belirtilmişti.

Cumhuriyet’e ve gerçekleştirilen inkılaplara karşı olanların kışkırtmaları sonucu, doğu illerinde Şeyh
Sait İsyan’ı çıktı. parti Takrir-i Sükûn Kanuna dayanılarak kapatıldı (3 Haziran 1925). çok partili hayat kesintiye uğramış oldu.


Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi

Yeniliklere karşı olanlar ve eski İttihatçılar Onu öldürmekle iktidarı ele geçirebilecekleri ve ülkeyi istedikleri gibi yönetebilecekleri düşüncesindeydiler. Suikastçıları Yunan adalarına kaçıracak olan motorcu Giritli Şevki’nin korkarak durumu ihbar etmesi sonu cu güvenlik güçleri harekete geçtiler ve suikastçılar, silahlarıyla birlikte ele
geçirildiler. Cumhuriyet’in ilanına ve hilafetin kaldırılmasına mu halif olanların toplandığı bir merkez olarak rejimi tehdit edici bir oluşum hâline geldi. Parti, o dönemde doğu illerinde çıkan olaylara karıştığı iddiasıyla
İstiklal Mahkemesi tarafından kapatıldı. 3 Haziran 1925

Serbest Cumhuriyet Fırkası

Ülkede tek bir parti olduğu için siyasi rekabetin olmaması dışarıdan Türkiye’ye karşı bakışı olumsuz etkiliyordu. 1929 yılında bütün dünyayı etkisi altına alan Dünya Ekonomik Bunalımı yaşanmış ve Türkiye de bu bunalımdan etkilenmişti. Mustafa Kemal Cumhuriyet rejimini ortadan kaldırmayı hedeflemeyecek yakın arkadaşı FEthi Okyarı yeni bir pati kurmaya ikna etti. Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Dönemi’nin ikinci muhalefet partisi olarak 12 Ağustos 1930’da İstanbul’da kuruldu.

Cumhuriyet’e, laik düşünceye ve inkılaplara karşı olanlar, partinin örgütlerinde görev almaya başladılar, Fethi (Okyar) 17 Kasım 1930’da partiyi feshetti. Serbest Cumhuriyet Fırkası, 18 Aralık 1930’da resmen kapatıldı. Atatürk zamanında bir daha çok partili rejim denemesi yapılmadı.

Atatürk zamanında bir daha çok partili rejim denemesi yapılmadı.

ATATÜRK DÖNEMİ
TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1923-1938)

Atatürk, komşu ve çevre ülkelerle sürekli olumlu diplomatik iliş-
kiler kurmaya özen göstermiştir.

1923-1930 yılları arası dış politika öncelikleri Lozan Barış Konferansı’ndan kalan sorunları çözmeye yöneliktir.
1930’lu yıllarda Almanya ve İtalya’nın saldırgan ve yayılmacı politikaları sonucu yaklaşan II. Dünya Savaşı
tehlikesine karşı alınacak tedbirler önem kazanmıştır.

1932 yılında da Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.

Türkiye-Yunanistan İlişkileri

İki ana sorun nüfus mübadelesi ve patrikhane meselesi olmuştur. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros
Ateşkes Anlaşması’nda Türkiye’deki Rumlar’ın ve Yunanistan’daki Türklerın mübadelesi (değişimi) kararlaştırıldı. Ancak Yunanistan, İstanbul’da mümkün olduğu kadar fazla sayıda Rum bırakmak istiyordu.

10 Haziran 1930’da Ankara’da imzalanan bir antlaşmayla yerleşme tarihlerine bakılmaksızın İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin hepsi “yerleşik” sayıldılar.

30 Ekim 1930’da Türk-Yunan Dostluk Antlaşması imzalandı. 1934’te Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday
gösterdi. Böylece Türkiye ve Yunanistan arasında kurulan dostluk ve iş birliği ortamı, 1950’li yıllarda başlayacak olan Kıbrıs Sorunu’nun ortaya çıkmasına kadar devam etti.


Türkiye-İngiltere İlişkileri ve Musul Sorunu

İngiltere, I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından sonra antlaşma hükümlerine aykırı şekilde Musul’u işgal etti. Lozan'da Musul sorunu çözülemeyince Musul Meselesi’nin Türkiye ile İngiltere arasında ikili görüşmelere bırakılması kabul edilmişti. araflar arasında ikili görüşmeler 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da Haliç Konferansı adı altında başladı. İngiltere’nin asıl amacı Musul ile ilgili kararların alınmasında meseleyi Milletler Cemiyetine götürmekti. Türkiye, bölgenin kaderinin  bölge halkının oylarıyla (plebisit) belirlenmesi yönünde bir teklif sunmuştu, İngilitere'nin ısrarı ile kabul edilmedi. Türkiye Milletler Cemiyetine üye olmadığı için alınan kararlara etki edemiyordu.

16 Aralık 1925’te yapılan toplantıda Milletler Cemiyeti, Musul’un Irak’a bırakıldığını ilan etti. Savaş hazırlıklarına başlanacağı sırada iç politikada yaşanan olumsuz gelişmeler ve iç güvenlik sorunları yaşatan olayların ortaya çıkması nedeniyle Türkiye, Milletler Cemiyetinin kararını kabul etmek zorunda kaldı.

5 Haziran 1926’da Türkiye ve İngiltere, Ankara Antlaşması’nı imzaladı.

1. Musul, Kerkük ve Süleymaniye, İngiliz mandası altında olan Irak’a
bırakılacak.
2. Hakkari Türkiye’ye bırakılarak Türkiye-Irak sınırı çizilecek.
3. Irak, Musul’dan elde edeceği petrol gelirlerinden %10’unu 25 yıllığına
Türkiye’ye verecekti.

Türkiye 1931’den başlayarak 1950’ye kadar 20 yıl boyunca Irak petrol aidatından hissesine düşen 3.5 milyon sterlini Irak’tan aldı.

Türkiye-Fransa İlişkileri

Suriye Fransa mangasında olduğu için sınırı Fransa ile 30 Mayıs 1926'da karma komisyon kararı ile Suriye sınırı belirlendi. Osmanlı Devleti’nin en fazla borçlandığı ülke Fransa idi. Borç şartları 1928'de belirlendi.

Türk hükûmetinin hazırladığı Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na göre, yabancı okulların tümünde kendi programını itirazlara rağmen uyguladı.

Haziran 1929’da Adana-Mersin demir yolu, Fransa'nın itirazlarına rağmen Türkiye tarafından satın alındı.

Fransa 1936'da Suriye'ye bağımsızlığını verince Fransa ile Hatay sorunu ortaya çıktı. Hatay’ın 1939’da Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasıyla mesele son buldu.

Türkiye-Sovyetler Birliği (SSCB) İlişkileri

16 Mart 1921 Moskova anlaşması ile Sovyetler Birliği, TBMM’yi
ve Misak-ı Millî’yi resmen tanıdığını açıklamış ve Millî Mücadele’ye destek
vermişti. Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması imzalanarak Türkiye ile SSCB
arasındaki yakınlaştı.

Atatürk döneminde iki devlet arasındaki güvene dayalı ilişkiler sürdü.

1930’lardan itibaren Türkiye SSCB ilişkilerinde bir gerileme yaşandı. Özellikle 1936’dan itibaren Türk-İngiliz yakınlaşmasının başlaması, sonraki dönemde Türk-Sovyet ilişkilerinin zayıflamasına yol açtı.
Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girişi (1932)

I. Dünya Savaşı’ndan sonra Paris Barış Konferansı’nda Milletler Cemiyetini 10 Ocak 1920’de Cenevre’de kuruldu. Cemiyet, kısa süre içinde büyük devletlerin çıkarlarını savunan bir örgüt durumuna geldi.

Türkiye 1930’lu yıllara gelindiğinde Lozan’dan kalan sorunları barışçı yollarla çözülmesinin ardından Yunanistan’ın ve İspanya’nın önerisiyle Milletler Cemiyeti, Türkiye’yi üyeliğe davet etti. (18 Temmuz 1932).

Balkan Antantı (1934)

İtalya ve Almanya’da ortaya çıkan totaliter rejimlerin (Faşizm ve Nazizm) saldırgan ve yayılmacı politikaları, Balkan Yarımadası’ndaki devletleri endişelendirdi. İtalya ve Almanya’nın Balkanlar üzerindeki yayılmacı politikaları belirginleşince Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya, Atina’da toplanarak 9 Şubat 1934’te Balkan
Antantı’nı imzaladılar.

Bulgaristan revizyonist bir politika takip ediyor ve komşularından toprak talep ediyordu. Arnavutluk ise İtalya’nın baskısı altında bulunduğu için Balkan Antantı’na katılmamıştı.

Batı sınırları güvence altına alındı.

Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi ( 20 Temmuz 1936)

Lozan ile boğazlar Türkiye başkanlığında bir komisyona bırakılarak, silahsızlandırıldı.  Alman ve İtalya'nın önde çektiği silahlanma yarışı boğazları tehlikeye düşürüyordu.

Almanya askersizleştirilen Ren bölgesine asker gönderdi. İtalya Habeşistan’ı işgal etti. Japonya Çin’e ait Mançurya
bölgesini işgal etti. Milletler Cemiyeti ise yetersiz kaldı.

Atatürk'ün çağrısıyla İsviçre / Montrö'de konferans toplandı. İngiltere Türkiye tezlerini destekledi, Rusya karşı çıktı, İtalya ve Japonya imzalamak istememesine rağmen imzalandı.

1. Boğazlar Komisyonu kaldırıldı.
2. Boğazların savunması Türkiye’ye bırakıldı.
3. Yabancı ticaret gemilerinin Boğazlardan geçişi serbest bırakıldı.
4. Savaş gemilerinin geçişi için bazı sınırlamalar getirildi.

Türkiye boğazlarda tam egemenliğini aldı.

Sadabat Paktı (1937)

İtalya'nın Habeşistan işgaliyle Türkiye öncülüğünde İran, Irak ve Afganistan bir araya geldiler. İran’ın başkenti Tahran’da Sadabat Paktı imzalandı (8 Temmuz 1937).

Sadabat Paktı’na göre; üye ülkeler birbirlerinin iç işlerine karışmamayı, ortak sınırlara saygı göstermeyi kabul ettiler. Türkiye ile Hatay meselesi ve Irak ile toprak sorunu olan Suriye, Sadabat Paktı’na katılmadı

Doğu sınırları güvence altına alındı.


Hatay Sorunu ve Hatay’ın Ana Vatana Katılması (1939)

Fransa Hükûmeti ve Türkiye arasında 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması ile Suriye sınırı çizildi. Hatay Fransa yönetiminde özel bir yönetim kuruldu. 1936’da Fransa, Suriye üzerindeki manda yönetimine son vererek Suriye’den çekilme kararı aldı.

Türkiye, Milletler Cemiyetine başvurarak Hatay’ın kaderine Hataylıların karar vermesini istedi.

Türkiye, Hatay sınırına büyük bir askerî yığınak yaptı. Atatürk hasta yatağından kalkarak Adana ve Mersin’deki askerî birlikleri teftişe gitti. Fransa Almanya sorunu nedeniyle Hatay Türkiye'ye bırakıldı. 3 Temmuz 1938’de yapılan anlaşma sonucu Türk ordusu Hatay’a girdi.

Hatay Millet Meclisi toplandı ve 2 Eylül 1938’de Hatay Cumhuriyeti ilan edildi. Hatay Meclisi, Türkiye’ye katılma kararı aldı (29 Haziran 1939).

Suriye’deki bugünkü durum gözönüne alındığında Türkiye açısından Hatay Sorunu’nun çözüme kavuşmasının ne kadar önemli olduğu açıktır. Bu durum Atatürk’ün ne kadar ileri görüşlü bir lider olduğunu ortaya çıkarmıştır.




Atatürk’ün Ölümü ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı Seçilmesi

1937 yılında Bursa ve Yalova’ya giden Atatürk bu gezi sırasında rahatsızlandı. Atatürk, doktorların tavsiyelerine uymayarak Hatay sınırına yığınak yapmış olan askerî birlikleri teftişe gitti. Ankara’ya bitkin olarak dönen Atatürk, dinlenmek üzere 26 Mayıs 1938’de İstanbul’a gitti.

2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin kuruluşu onu çok mutlu etti. 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin kuruluşu onu çok mutlu etti.

8 Kasım 1938’de durumu iyice ağırlaşan Atatürk komaya girdi. 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat 09.05’te Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.

Atatürk’ün naaşı 19 Kasım 1938’de Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e oradan özel bir trenle Ankara’ya getirildi. 20 Kasım’da Ankara’ya getirilen cenazeyi, on binlerce kişi karşıladı. 21 Kasım 1938’de Atatürk’ün naaşı, Etnoğrafya Müzesindeki geçici kabrine konuldu. 10 Kasım 1953’te Anıtkabir'e nakledildi.

11 Kasım 1938’de toplanan TBMM, Atatürk’ün en yakın silah ve fikir arkadaşlarından İsmet İnönü’yü ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçti İsmet İnönü, 1950’ye kadar Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdü.

İKİ DÜNYA SAVAŞI ARASINDAKİ
DÖNEMDE DÜNYADA MEYDANA GELEN
SİYASİ VE EKONOMİK GELİŞMELER

I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Kalıcı Barışı Sağlama Çabaları

I. Dünya Savaşı’nı sonlandıran antlaşmalar barışa son veren barış anlaşmalar diye anılmıştır.

Milletler Cemiyetinin Kurulması (10 Ocak 1920): ABD isteğiyle toplandı, 32 devlet kabul etmesine rağmen ABD katılmamıştır. 10 Ocak 1920’de merkezi Cenevre olan ve asil üyelerini I. Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin oluş turduğu Milletler Cemiyeti kuruldu. Kuruluşunda 18 üyeden oluşan cemiyetin üye
sayısı daha sonra 63’e ulaştı. Galip devletlerin çıkarlarını korur hale geldi.

Locarno (Lokarno) Antlaşması (1 Aralık 1925): Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Polonya, Çekoslavakya ve Belçika arasında İsviçre’nin Locarno şehrinde imzalanan bu antlaşmayla devletler birbirlerinin sınırlarını tanımış oluyorlardı. Almanya, 1926 yılında Milletler Cemiyetine üye olarak kabul edildi.

Briand-Kellog (Bıraynd-Kellog) Paktı (27 Ağustos 1928):

27 Ağustos 1928’de dokuz devlet arasında (ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya, Japonya, Belçika, Polonya ve Çekoslavakya) imzalandı. Pakta daha sonra Türkiye ve 1929’da Sovyetler Birliği de katıldı. mzalayan devletler anlaşmazlıkların çözümü için savaş yoluna gitmeyeceklerini, barışçıl yöntemlere başvuracaklarını taahhüt etmişlerdir. Başarılı olamamıştır.



I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Dünya Ekonomik Bunalımı (Kara Perşembe)

1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, dar anlamıyla New York Borsasının çökmesidir. üretim-tüketim dengesizliği olarak özetlenebilir. Amerikan çiftçilerinin savaş sırasındaki talepleri karşılamak için üretimini artırdıkları tarım ürünleri ellerinde kaldı. Çiftçiler aldığı kredileri ödeyemediler. Borsadaki hisse fiyatları dörde katlanırken üretim iki katına bile çıkmadı.

ABD I. Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında Avrupalı devletlere büyük ölçekte kredi borçlar vermiş geri alamamıştı. 1929 yazında kredileri kısıtlamaya karar verdiler. “Kara Perşembe” olarak adlandırılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü on iki milyon hissenin satışa sunulmasıyla New York borsası çöktü. yüzlerce şirket iflas etti, fabrikalar kapandı.

On yıl süren kargaşanın ardından çıkan II. Dünya Savaşı’nın en büyük sebeplerinden biri de bütün dünyayı etkisine alan bu ekonomik bunalım olmuştur.

İki Savaş Arası Dönemde Dünyaya Hâkim Siyasi Düşünceler ve Rejimler

Nazizm:  1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın Alman ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri, Nazi Partisine iktidar yolunu açmıştı. Totaliter bir rejim kurdu.

Almanya’nın dış politikası üç ana esas üzerine şekillendirildi:
1. Versay’ın getirdiği bütün kısıtlama ve yaptırımlardan kurtulmak.
2. Almanya sınırları dışında yaşayan bütün Almanları bir devlet altında
toplamak.
3. Hayat Sahası (Lebensraum) denilen yayılmacı politikayı gerçekleştirmek.

Faşizm: Siyasi birliğini 1870’te tamamlayan İtalya sömürgecilikte geç kalmıştı. İtalya’yı 1922’den 1943’e kadar diktatörlükle yöneten Mussolini, totaliter bir rejim kurdu. eski Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyordu.

Bolşevik İhtilali: 1905’te Rus-Japon savaşındaki yenilginin yarattığı hayal kırıklığı ve ekonomik yükün ağırlığı, Petersburg’da bir ayaklanmaya yol açtı. Mart 1917’de başlayan ayaklanma sonucunda Çarlık yönetimi yıkıldı. Kurulan hükûmet, ekonomik sorunları çözemediği gibi Almanya ile savaşı da devam ettirdi. Bolşevikler, geçici hükûmeti devirerek iktidarı ele geçirdiler (7 Kasım 1917) ve Brest Litowsk Antlaşması ile de savaştan çekildiler.

İtilaf Devletleri’nin desteklediği Çar yanlısı Beyaz Ordu, Sovyet yönetimine karşı saldırıya geçti. Üç yıl süren bu iç savaş Bolşeviklerin zaferi ile sonuçlandı. Fakat yaşanan iç savaşta on üç milyon insan ölmüştü.