Almanya En İyi Okul Yarışması

(Alıntıdır)

Almanya, eğitimde köklü geleneği olan bir ülkedir. Bu ayrıcalığın gururunu her Alman öğretmende görebilirsiniz. Ancak PISA eğitim araştırması sonuçları, Almanyadaki eğitimi başarısız buldu. Bu durum Almanları önemli ölçüde hayal kırıklığına uğrattı. Bunun nedenleri üzerinde pekçok araştırmalar yapıldı ve yapılmaya devam etmektedir. PISA'daki bu başarısızlığın sorumlusu olarak ikinci basamak okullar olan, liseler (Gymnasium), Realschule ve Hauptschuleleri (Ortaokullar)gördüler. İkinci basamak okulları ise ilkokulları (Grundschule), onlar anaokullarını (Kindergarten) ve onlar da aileleri sorumlu tuttular. Aileler de bunun sorumlusu olarak başta medyayı, sonra okulları, üniversiteyi ve ekonomiyi gösterdiler.
Almanya, eğitimde başarılı olmak için kolları sıvayarak tam gün okulları (Ganztagschule) gibi çeşitli okul modellerini uygulamaya koydu. Bunun yanı sıra okulları başarılı olmaya motive etmek amacıyla çeşitli özel vakıflar ödüllü yarışmalar düzenlediler. Bunlardan en önemlisi ilk defa 2006 yılında düzenlenen Almanyanın en iyi okulu yarışması veya Alman Okul Ödülü yarışması (Deutschen Schulpreis) dır.



Bu yarışma Robert Bosch ve Heidehof Vakfı, ZDF devlet televizyonu ve Stern dergisi tarafından düzenlendi. Yarışmaya toplam 481 okul başvurdu. Bu okullar arasından ön elemelerde 18 okul seçildi. Tekrar bir eleme yapılarak finale beş okul kaldı. Yarışmanın birincisine 50.000 Euro, dört okula da takdir olarak 10.000 Euro veriliyor.


Yarışmanın amacı


Alman Okul Ödülü Yarışmasında şunlar amaçlanmaktadır:


1.Ödülü almaya hak kazanan beş okulun tecrübelerini diğer okullarla paylaşmaları,
2.Bu okulların diğer okullara örnek olması,
3.Bu okullarda çalışan öğretmenlerin Alman Okul Ödülü Akademisinde geleceğin okulları için birlikte fikir alışverişinde bulunmaları.


Yarışmaya başvuru şartları


2007 Alman Okul Ödülü yarışması için ilgili tüm okullar 1 Marttan itibaren başvurabileceklerdir. Okullar başvuru için en fazla 10 sayfalık gelişimlerini gösteren bir anket dolduracaklardır. Okul dışından bir uzman ya da uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından çalışmalar denetlenecek bunların raporu ile çalışma programları ve içeriği gösteren bir dosya hazırlanıp Bosch Vakfına verilecektir.


Yarışmanın ölçütleri şunlardır:


1. Başarı: Öğrenciler, başta temel dersler olarak matematik, dil, doğa bilimleri ile bunun yanı sıra sanatsal alanlar, spor ve proje çalışmalarında en iyi başarıyı göstermek zorundalar.


2. Okul iklimi (Schulklima): Öğrenciler ve öğretmenler birbiriyle uyumlu olmalılar ve kendilerini okulda iyi hissetmeliler. Okul, velilere ve okul civarında oturan semt sakinlerine, kısaca okulun dışında kalan tüm vatandaşlara açık olmalıdır.


3. Sorumluluk: Okulda yaşanan çatışmalar şiddete başvurulmadan çözümlenmelidir. Öğrenciler ve öğretmenler birbirlerine saygı göstermeli, değer vermeli ve kurallara uymalıdır. Yurtseverlik ve bağlılık tabii olmalıdır.


4. Ders kalitesi: Öğrenciler kendi sorumluluklarını bilerek, uygulamaya dönük, yaparak ve yaşayarak öğreneceklerdir. Öğretmenler, derslerini daha iyi hâle getirmeleri konusunda desteklenecektir.


5. Çok yönlü ilişkiler: Okul farklı eğitim, aile ve etnik kökenden gelmiş öğrenciler için yapıcı ve dengeleyici olmalıdır.


6. Öğrenen bir kurum olarak okul: Öğretmen ve okul yöneticileri sistemli olarak geliştirilmelidir. Ders programları sürekli düzeltilip sonuçları kontrol edilmelidir.


Kazanan kim?


2006 yılının en iyi okulu ödülüne Dortmunt şehrinden bir ilkokul (Grundschule) layık görüldü. Bu okul kenar mahalle semtinde, yabancıların kalabalık olarak yaşadığı bir yerdedir. Burada yaşayan ailelerin üçte biri işsiz ve % 40�ı da devlet desteği ile yaşamaktadır. Bu semtte yaklaşık 30 ayrı milletten insan vardır. Bizim gecekondu mahallelerini andırmaktadır. Ancak bu okul mezunlarının üçte ikisi Almanya�nın en iyi okullarında okumaktadır.


Neden bu okul?


Yarışma sonunda ödülü almaya Dortmunt şehrindeki bu ilkokul layık görülmüştür. Bu okulun birinci seçilmesinin nedenleri aşağıda belirtilmiştir.


1.Neden: Bu okulda klasik, öğrencilerin tahtayı cepheden gördüğü arka arkaya oturduğu oturma şekli kaldırılmıştır. Çocuklar bağımsız öğrenmektedir. Örneğin okuldaki birinci sınıflardan birinin öğretmeni sınıfının öğrencilerine bir çizgi filmi kahramanının adını vermiş. Birinci ve ikinci sınıflar bir arada ders görmekteler. Dersler öğrencilere yönelik, öğrenci merkezlidir. Her çocuk kendi temposuna göre öğrenmekte ve büyükler küçüklere yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte her çocuk için bireysel haftalık bir ödev planı yapılmaktadır. Örneğin bir hafta boyunca birinci sınıflar Hayat Bilgisi ve Almanca dersinde �Sonbahar� temasını işlemektedir. Sınıftaki 25 çocuk, üzeri boyanmış renkli yapraklar kaplı tahta kasalar üzerinde oturuyorlar. Kestane kabukları ve meşe palamutları ile donatılmış sınıfın ortasında duran öğretmen öğrencilere Bir kestane ağacı yaprağını nasıl tanırsınız?� diye soruyor. Bir öğrenci elinin parmaklarını açarak böyle görünür diye cevap veriyor. Sırayla başka ağaç yapraklarını göstererek onların özellikleri hakkında doğrudan yapraklar incelenerek öğrenciler tarafından cevaplanıyor. Sonra bir sepet içinde duran çalışma yapraklarını alıp yerlerine oturuyorlar. Hiçbir itişme ve koşmaca olmuyor. Büyükler küçüklere ne yapacakları konusunda yardımcı oluyorlar. Birinci sınıflar her ağacın meyvesi ile yaprağını sıraya koyarken ikinci sınıflar meyve ve yapraklarına ait ağaçları sıraya koyuyorlar. Okul müdürü Biz öğrencilerimize bütün yaşam boyunca fazla ve gereksiz bilgileri, sırtlarına yüklemiyoruz. Öğrenmeyi öğreniyorlar. diyor.


2.Neden: Bir ve ikinci sınıfların bir arada ders görmesini destek basamağı olarak görüyorlar. Bir ve ikinci sınıfların birlikte ders görmesinin arkasında yatan sebepler şunlardır: Öğrenciler 3.sınıfa aynı gelişim ve bilgi seviyesinde gelmiş olacaklar. (Almanya da ilkokullar dört yıl olduğu için ve 3. ve 4. sınıf notlarının ilkokuldan sonra gidecekleri farklı okullar için önemli olduğundan 3.sınıfta öğrencilerin aynı seviyede olmaları çok önemlidir.) Bu seviyeye ulaşma çabası belli bir zaman diliminden bağımsız hale getirilmektedir. Böylece okul, öğrencileri sınıfta bırakmaktan kurtulmuş oluyor. Genellikle öğrenciler bu iki yılı rahat geçerken yüzde 15i için bu süre 3 yıla çıkmaktadır.


3.Neden: Okulda şiddetin derhal üstüne gidiliyor. Dayak ve Vandalizm gibi yıkıcı şiddet davranışları, Almanyada okulların sürekli bir sorunudur. Bu okuldaki çatışmalar şiddete başvurulmadan çözülüyor. Bunun için bu okulda Stoop Kuralı yürürlükte. Bu kurala göre bir çocuk dövülüyor ya da küfrediliyorsa bunu duyan herkes hep bir ağızdan Stoop diye yüksek sesle bağırıyor. Herkesin birlikte bunu yapması caydırıcı oluyor. Bununla yetinilmiyor. Kavga not ediliyor ve sınıf temsilcileri kurulunda tartışılıyor. Örneğin bir öğrenci üç kız arkadaşını adıyla alay ettikleri için öğretmenine şikâyet ediyor. Öğretmen bu kızları yanına çağırıp Stoop kuralını işletmediklerini söylüyor. Öğretmen öğrencilere, arkadaşlarının ismiyle alay edilmesinden hoşlanmadığını söylüyor. Öğrenciler özür diliyorlar. Ama öğretmen bununla yetinmiyor. Sınıfta bu problem tartışılıyor.


4.Neden: Bu okulun yönetimi, Bir okul nasıl olmak zorundadır? diye bir vizyona sahiptir. Okul müdürü şöyle diyor: Bu çocukların tek şansı eğitim. 1994 yılında bu ilkokul kurulduğunda meslektaşlarımla Hangi kitapları okula almalıyız diye tartışmadık. Nasıl bir okul istiyoruz, çocuklarımız neye ihtiyaç duyuyorlar sorusunu tartıştık. Bu okul yönetimi ve öğretmenleri, Almanyadaki birçok okuldan önce geleceğe yönlendirilmiş bir okul resmi (imaj) geliştirmişler. Geleceğe yönlendirilmiş bir öğrenmeyi hedeflemiş, birlikte profesyonel bir çalışma sergilemiş, velilerle çalışmış, tam gün öğrenciye destek vermiş ve okul, bulunduğu semte/mahalleye kapılarını sürekli açık tutmuştur. Okul yönetimi, nerede daha iyi olabiliriz sorusunu sürekli kendisine sormuştur. Yeni okula gelen stajyere, okul için önemli bir proje geliştirecek gözüyle bakılmaktadır. Bunun için harekete geçirecek düşünceyi kendilerine Küçük Prens kitabının yazarı Antoıne de Saint-Exuperyde bulmuşlar: Eğer adamlarınla okyanusu geçmek istiyorsan, onları önce ormandaki tüm ağaçları kesmesi için gönderme, aksine onların denize olan özlemlerini uyandır. Okul müdürü takımı olarak gördüğü okuldaki 27 bayan ve bir erkek öğretmeni iyi bir okul özlemiyle heyecanlandırıyor. Bir öğretmen okul müdürü için şöyle diyor: Müdire hanım iyi bir ders yapalım diye sırtımıza gereksiz yükler yüklemiyor


5.Neden: Okul, bulunduğu semtle de ilgilenmektedir. Okulun bulunduğu alanda birçok binası olan inşaat firmasının önde gelen yöneticisiyle okul müdürünün birlikte çalışması sonucu, bu semtte gençler ve çocuklar için bir oyun sahası inşa edilmiş. Çocuklar ve gençler bu sahada spor ve oyun oynayarak boş zamanlarını değerlendirmektedir. Bu inşaat firması okulun içindeki Veli Cafeesine yıllık 9.000 EURO yardım yapmaktadır.


Okulun Veli Cafeesi, günlük olarak açık tutulmaktadır. Özellikle bayan veliler, Cafeeye sadece kahve içmeye gelmiyor. Burada bilgisayar kullanma, okuma yazma ve dil kursu hatta borçlar hukuku ile ilgili seminerler verilmektedir. Okul müdürü, bu çalışmalarla çocuklarının eğitimleri konusunda özellikle anneleri daha bilinçli hale getirdiklerini söylüyor. Ayrıca okulun tarafsızlığından dolayı erkek eşler de bu etkinlikleri desteklemekte ve karşı gelmemektedirler. Okul bu uygulamalarla velilerin güvenini kazanmış durumdadır.


6.Neden: Okul herkes için iyi bir başlangıç yapıyor. Gelecek öğretim yılında okulun öğrencisi olacak aileyi ve çocuğunu dokuz ay önceden okula davet ediyorlar. Çocuklar bu davette bir saatlik bir teste tabii tutuluyor. Almancayı iyi konuşup konuşmadığına, kaça kadar saydığına, hareketleri hakkında ne kadar emin olup olmadığına, yani okul çağına gelip gelmediğine bakılıyor. Okul müdürü ailelerle çocuğun gelişim durumunu görüşüyor. Ayrıca bu durum çocuğun devam ettiği anaokuluna da bildiriliyor. Okulun ilk günlerinde öncelikli olarak konuşma, sayı sayma ve basit hesaplamalar ya da psiko-motor gelişiminde güçlükleri olan öğrencilerin bu güçlükleri yenmeleri öngörülüyor. Örneğin okulun verdiği bilgiye göre birinci sınıfta olanların % 82sinin Almancada yetersizlikleri tespit edilmiş. Bunun çözümüne yönelik okulda velilere ve öğrencilere Almanca ve iletişim seminerleri düzenlenmiş. Ayrıca okul müdürü ve öğretmenler, çocuk hakları ve oyunlar ile evlerde eğitim amaçlı televizyon kullanımı konularında velilere konuşmalar yapmışlar.


7.Neden: Okul, ailelere karşı yaptıkları işler için sorumluluk duyuyor. Veliler ile öğretmen arasında doğruluk, nezaket, duyarlılık ve yardımseverlik değerleriyle çocuğu eğiteceğine dair bir sözleşme imzalanıyor. Veliler sözleşmeye göre çocuğu okula zamanında getirmeye ve okuldan verilen ev çalışmaları için evde yer ayıracağına mecbur kalıyor. Ayrıca sözleşmede Çocuğumuzu okuldaki çabaları için ödüllendireceğiz. Okulun etkinliklerine katılacağız ibareleri de mevcut. Özellikle okul müdürü, sözleşmenin uygulanmasına hassasiyet gösteriyor. Örneğin, veli toplantısına katılmayan velileri okula çağırıyor. Onlar gelinceye kadar da onları çağırmaya devam ediyor.


8.Neden: İyi bir okul, tam güne ihtiyaç duymaktadır. Normalde dersler saat 13.30da sona eriyor. Öğrencilerin dörtte üçü eve gidiyor. Diğer öğrenciler, saat 16.00ya kadar okulda kalıyorlar. Bu çocukların bir kısmı anne ve babası çalıştığı için, bir kısmı ise ilave ders aldıkları için kalıyorlar. Bu öğrenciler öğle yemeklerini yedikten sonra ev ödevlerini yapıyorlar. Sonra futbol oynuyorlar, yüzmeye gidiyorlar veya marangozhanede ağaç işleriyle uğraşıyorlar, kimisi de hamur işleri yapıyor. Okul müdürü öğrenciler için en iyisinin tam gün okulları olduğunu söylüyor. Öğrencilerin evde alamadıkları desteği okulda aldıklarını belirtiyor.


9.Neden: Öğretmenler birlikte çalışıyorlar. Derslerine evde yalnız başlarına hazırlık yapmıyorlar. Aksine hazırlıklarını okulda dersler sona erdikten sonra yapıyorlar. Önlerinde kendi hazırladıkları salataları ile birlikte örneğin tema çiftlik ise hangi hayvanları işleyeceklerini veya cümlenin öğelerinden hangisini veya fiilleri mi ya da sıfatları mı işleyeceklerini (1.sınıf öğretmenleri), okuldaki tema sandığından geçen yıldan kalma gereçler arayıp çıkarıyorlar. Bunlar kitap, kelime kartları veya oyunlar olabiliyor. Böylece adım adım kazanımlar ve ödevlerden haftalık plan oluşturuluyor. Takım çalışması, her zaman kolaylık sağlamakta ve zaman kazanılmaktadır. Böylece öğretmenler özel destek isteyen veya bireysel öğrenci problemleri için zaman ayırabilmektedir.


Sonuç


Eğitimde köklü bir geleneği olan Almanya gibi bir ülke, PISA eğitim araştırması sonuçları çerçevesinde kendi eğitim sistematiğini başarısız bularak yeni arayışlara girebilmektedir. Bunun için bir durum tespiti yapılmaya çalışılmış ve sivil toplum örgütlerinin de katkısıyla bir yarışma düzenlenerek bu konuda bir adım atılmıştır. Değişimin ve gelişmenin insan hayatının kaçınılmaz gerçeği olmasından hareketle ülkemizde de benzer yarışmalar ile program değişiklikleri ve diğer pek çok çalışma gerçekleştirilmektedir. Her yeni değişimde edindiğimiz tecrübe, bilgi ve beceriler, eğitim sistemimizin yeniden gözden geçirilip daha iyiye ulaşma çabasını da arttırmaktadır. Burada görünen o ki, eğitimde sistemin temelinde; öğretmenlerin gayreti, okul yöneticilerin basiret ve iyi idaresi, velilerin çocuklarının eğitimine sahip çıkması, eğitim bakanlığının başarının yaygınlaşmasına önem vermesi, sivil toplum örgütleri, medya ve ticari şirketlerin içinden çıktıkları toplumun eğitim sistemine maddi-manevi destek sağlamaları gibi birçok unsur vardır. Herhangi bir destek unsurunun eksikliği, eğitimin içinde bulunduğu sıkıntıların azalmasını değil, artmasını sağlamaktan öte bir işe yaramayacaktır.


Kaynaklar


1.Alman Stern dergisi, 51/2006
2.Wochen Schau Verlag. Jahrbuch Ganztagschule 2007
3.www.stern.de/schulpreis
Hasan Basri Dursun h.b.dursun@gmailcom